Bunları da Okuyun
Yavuz Bülent Bakiler
Bir garip kimseydin bu şehirde, Sevmezdin her akşam içenleri, Ve kimse bilmezdi o zamanlar Düğüm düğüm aklından geçenleri Bir esmer…
Nerde tasa duymadan yaşadığım o günler Bereketin nerde Rabbim, rahmetin nerde Çavdar ekmeği yenen kerpiç evlerde Sorulan ben olurum. Kimse…
Gözlerin olmasaydı, beni ağlatmasaydı Alıp giderdim başımı uzak iklimlere yarın Hani bahar gelince pembe güller açar ya Senin de öyle…
Serdengeçti Osman Yüksel ağabeyime Ben doğuluyum! Eteği dumanlı, başı dumanlı Dağlarda doğmuşum Dağ çocuğuyum! Ben elleri toprak kokan bir babanın…
Anadolu, Anadolu, ah Anadolu! .. Bir yanında güzellik, incelik ve nur… Bir yanında bin yıldan beridir süregelen Toz-toprak, tezek, çamur……
Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla Yaşadın mı bir yağmur…
Ağgül’üm şimdi Sivas’ta Serin rüzgârlar eser… Rüzgârlar alıp gider ümitlerimi Ümitlerim gitti gider Ağgül’üm şimdi Sivas’ta sessiz, sedasız Boy verir…
İstanbul’da Üsküdar’lı bir kız var Bir tramvay durağında evleri Sarı kanaryalar, ak kanaryalar Öter balkonunda geceleri…Bulutsuz rüzgârlar gibi her sabah…
seni yaşadıktan sonra anladım bana sensin mahşer nuru, kol-kanat içimde şahlanıp duran huysuz at dizginsiz gemsiz değil! unuttum gözyaşı döken…
Ben Numanlar Köyü’nden Emine Bacı Yaşım belki doksanbir,belki seksensekiz. Ellerim ayaklarım buğdaylar kadar temiz Yaz gelince dibeklerde çaresiz Dövülen benim…
Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı Beyaz dantel yakalı liseli bir kız. Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren Al karanfiller gibiydi aşkımız…Gülünce…
Bizim türkümüzde gurbet var artık. Hasret var, yürek var, toprak var balam Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları’na dek…
Nasıl ağlamıştın öyle akşam sokaklarda. Birden nasıl büyümüştü içimde yerin? Japon türkülerine benziyordu gözlerin Sen japon türkülerini bilmezsin…Pişman oldum yaptığıma…
Söylenenlere inanma Ben sarhoş değilim korkma diyorum Bir mum gibi tek başına karanlıklarda yanma Uzaklardan çıkıp geldi aç kapıları artık…
Senin, ince uzun, beyaz ellerin Yüreğimi alan bir serinlik sanki Al bir kadife üstünde ellerin dursa biraz Tabloların en güzeli…
Sana geldim Mevlana… Düştüm yollara Fatiha’larla Önümde yemyeşil ışıktan bir iz Yıkanmış yaprak gibi tertemizSana geldim Mevlana… Herşey öylesine mağrur,sessiz,tertemiz…
Yalnızım. Gündüzler, geceler boyu yalnız, Ne elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız Dolaşıp durduğum sokaklar ıssız.Sokaklar unutturmaz yalnızlığımı, Bekarım.…
Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkar Ve yine içimde şarkılı sesin. Gözlerimde çizgi çizgi duraklar Duraklarda hayal-meyal sen misin?…
Demedim mi bu hasret bitirir seni Ay dolanır gider, yalnız kalırsın Her gün yeni baştan dağılır, ufalırsın Demedim mi yüreğim…
-Sadık Kemal Tural kardeşimize-Ben Altay dağlarından koparak geldim Yüreğimde Türkistan’dan binbir nakış var. Çok şükür aslım da neslim de belli.…