Boğaziçi’nde,
Sabahın en erken saatlerinde
Bir çatana’nın,
Kesik kesik soluyan
Sesiyle uyanmanın;
Bu donuk tablo’nun,
Sisli aydınlığına uzanmanın
Ve yaşantıya doyamamanın,
Buruk, tatlı anıları,
Duygu dünyanızı bırakmaz;
Ruhunuzu geçmiş yılların
Tebessümünden başka,
Hiçbir ürkek rüzgâr tutamaz..
Çatana’nın,
Çat – çatlariyle
Düşe dalmanın
Artık zamanıdır;
Çocukluk günleriyle
Gelip – giden kovalamaların,
Bu puslu derinlik,
En güzel bayramıdır..
Çatana’nın
Dümenine tutunarak,
Bir martı’nın kanadında
Uzaklara savrulmanın,
Ve yavaş yavaş kaybolmanın
Ezikliği de sarsa kalbinizi,
Baharların,
Yeşil bakışlı anıların
Artık doyumsuz sabahındasınızdır..
Minik gözleriniz dolarak,
Sadık Reis’in
Kalbinizi hoplatarak,
Balığa çıkan şirin çatana’sı
Renkli dünya’nızın,
Dev bir gemisidir,
Yıllar sonra kulaklarınızda
Çat – çat, diye tekleyen
Ve küçük bir tekne olarak
Düşlerinizi süsleyen,
Bir eski şarkı’nın
Sanki bitmesi gibidir..
O artık uzaklarda,
Küçülen bir noktadır;
Sabah rüzgârları
Tatlı anılarınızla beraber,
Eski arkadaşınızı da
Peşine takmış kovalamaktadır.
Ve bu sihirli tekne
Sizden birşeyler de kopararak,
Karşı sahillerde kaybolmaktadır;
Oyuncağını yitiren
Bir çocuk gibi,
Gözleriniz dolmaktadır.