Biz biber şerbetini içerek büyütüldük
Otsuz, susuz, gölgesiz topraklarda güdüldük
Her gün bir değirmene girerek öğütüldük
Bu ne mantıksız oyun, bu ne ölçüsüz saha
Akşama gözlü girer, kör çıkarız sabaha…
¥
Yaptığımız köprünün nöbetçisi Azrail
Yattığımız yatağın uykusu bizim değil
Yediğimiz yemeğin suyu kan, ekmeği kil
Hayret! Elsiz ayaksız yürüyoruz felaha
Akşama temiz girer, kir çıkarız sabaha…
¥
Korkunun koynundayız bugün-yarın arası
Dünyamız tescillenmiş dört duvarın arası
Bin yıllık fetret çağı dede torun arası
Sevginin kapısını açan olmadı daha
Akşama kolay girer, zor çıkarız sabaha…
¥
Hayat güzel mi, nasıl? Beden gurbet, can garip
Yatmamız mukaddermiş ateşe yorgan serip
Yokluk başucumuzda sallanan yağlı bir ip
Umutlar çöl serabı, mezarlıklar tek vaha
Akşama iki girer, bir çıkarız sabaha…
¥
Yüzümüze baktıkça gölgemiz bize güler
Irmaklar bize ağlar, göl-deniz bize güler
Dağda kar, evde koltuk, yolda iz bize güler
Kulluğun idrakinde kul olmadık Allah’a
Akşama hayır girer, şer çıkarız sabaha…
(Suları Islatamadım)