rüzgâr, böğürtlenlerin, kekik kokularının, deniz kestanelerinin
bestelediği türküleri kulağınıza umulmadık zamanlarda fısıldıyorsa
toprak, elinize aldığınız zaman pul pul balıkçı motorunun sesini taşıyorsa
(insan kalbinize
bilin ki bir italyan maria çocuk, bir faslı hüseyin’e aşık olmaya yüz tutmuştur
zeytindağ’da, bin yıllık bir zeytin ağacı yaşlı gövdesinde
toma’nın meyhanesinde zeytinyağı saflığıyla gülümsüyorsa ellerine cunda’nın
adını cunda’nın, ali bey adası olarak değiştirilmesi dayatmasını
bir türlü içine sindiremiyorsa pulları gümüş bir papalina
bilin ki hüzün kaplar kirpiklerini akdeniz’in
bu yüzden bir emmanuella çocuk dinlerken madrigallerini
bütün güvercinleriyle birlikte havalanır kalbinde şairlerin
bu yüzden beyaz ve duman renkleriyle güvercinler
birer ikişer konar düşlerine acıların
ve uzaktan eski bir aşk şarkısını fısıldar kır çiçekleri maltepe’nin
‘bu adamı ağlatırsa akdeniz ağlatır
bir gül konar dudağına yalnızlığın
bir de bakarsınız ağlarım’
her akdeniz, kendi iklimini, kök boyasını kalbinin
yalnızca kendi aşkıyla dokur
çünkü santur
çünkü dans ve büyü
çünkü küçük bir kızın topuklarıdır akdeniz
ve incir ve zeytin ağaçlarının ülkesinde
deniz minarelerinin ruhunda gizlidir madrit’ten havalanan
uçuk mavi kanatlı bir yalıçapkını
ve bergama’da, atmaca mahallesinde
elinde klârnet, elinde bakır, dudaklarının kıvrımı dans
bir kuğu konar konar dünyanın aşklarına
bu yüzden çingeneler
bu yüzden müzik
bu yüzden hüzün
bu yüzden aşk
bu yüzden bergama’da doğar dolunay
ve dikilirse bir gece ansızın pan
ansızın zeus
ansızın ölüm
bilin ki her ay bir akdeniz
her aşk bir ay taşır alnında.