babil’in eskimeyen diliyle yıkansak seninle
inceliğimizi giyinsek, dayansak arkadaşlığın kapısına
gündüzün ısrarıyla geceyi yorgun düşürsek
eski bir lezzetti günah
kederli bir serçeydi kalbimizin ötüşü
zaman annesizdi, unutmadık masallardaki
o çocuğun masmavi bakan gözlerini
kokumuzdan şarap yaptılar, unutmadık onyedi ağustosu
kolu kanadı kırık bir sandalın deniz diye diye inlediğini
güneş kibirliydi, su dalgın, ruhumuz kilitli
gül kustuk, hasta yatağından uyandırdık ıssız rüyalarımızı
ağaçlar yağmura acıkırdı, üzgün bir evdi sessizliğimiz
süt kokardı dualarımız
bulutlarını bana bağışla, ellerinin ışığını göster
bu deli ve ıslak yüzümüz adamı öldürür
uçurur beni iyiliğin koynunda beslediğin yaz
beli ince bir rüzgarın boşluğuna dolandı yaralarımız
ah, doğunun o sıcak kalbiyle sarıldık birbirimize…