1.
ter kokan yorgunluğuyum nefes nefese bir günün
güneş dolanır usuldan çekilir çocuk sesleri
savrulur duvarlara, ağıtlara soyunuk tedirgin güzelliğin
rengi üşüyen tablolara çizilir ekranlarda
yutarım sözcükleri bakışlarım damlar esrik
dilimi keserler
konuşabilir diye günderimi rüzgârlarla
sevmişim mapusluğuna çiçekler ağlar avuçlarım
parklara koşarım ivecen sırtüstü uzanırım çimlere
dişlerim bir çöpü parçalar sonra dudağımı
yapraklar bürür göğsümü/gökyüzü alnıma düşer
yumulurum papatyalara yüreğim sorgulanır
saçlarını zulum örer kızların
kurşun sıkar hüznüme eşkıya aşklarla saklarım adını
2.
tutuklu gülüşlerime kalem kırılır biryerlerde
biryerlerde soluk pembe yalnızlığını susar nesteren
acılar sindi, alkımlardan baharı damıtan ellerime
ölümün beyazlar yüzüme
geçemez olurum balıkçı çarşılarından, şimdi,
ürkek bir dil sürçmesi kaldırımlar sırtlanan sesin
– koşardık yalınayak, tümden coşkuyduk hani, sarsar geçerdik
o ezgi nasıldı, unuttuk mu yoksa kimi şarkıları!
sevişmeli sokakta yürür gibi yalın, kollarım uzadıkça uzadı
3.
kent duvarlarından tanırsın beni dizilip yan yana ölünen
yollar tutulup aranırken sevdana solmuş yüzüm
titrek ışığında sokak lâmbalarının bekçi düdüğü
köpek havlamalarına boğulurken ıslığı rüzgârın
sanma ki, pıhtılaşır damarlarımda kan
yalanlar manşetleri, çığlıktır kuşatmalardan artakalmış cesedim!
4.
çoktandır hoyrat akşamlar dağlamış göğsümü
okşayarak sıcak bir nefesi uyanmak isterim
yanar o mevsim duldasında gözlerimin cerenler uçar suya
yüreğim barikatlar coşar avuçlarıma zulasında günlerin
öpüşlere ıslayıp yanaklarımı gezgelerden kaçak
asılmış boynum sancılanmış adımlarla çıkagelir
titreşirim dudaklarında
(haziran-ekim 1983, Ankara)