Öpüşün karanfil kokardı aşkı bulurdum
Işık hızını geçen bir uçakta aşkı
Bulutlar tükenir kuşlar görünmezdi
Yitip giderdi altımızda nice denizsiz kent
Çelik gürültüleri arasında sayısız çiçek
Mutlu ederdim seni kadınım olurdun
Seninle ikimiz ilkyaz gibiydik
Sevda avcumuzda tuttuğumuz gül yaprağıydı
Uzayda bıraktığımız ayak iziydi
Güzelim, hangi güç durduracaktı bizi
Hangi güç ince parmaklarının hünerini
Aşka izin yoktu, gün soldu kuşluk vakti
Usul usul konuştuktu hani
Aşkı savunanları düşen bir kenti savunur gibi
Bütün sahici aşkları konuştuktu
Leyla ile Mecnun’u, Elsa ile Aragon’u
Yani ikimizle yarının ölümsüz olduğunu
Giyilmemiş çamaşırlar gibi kokardı aşkın
Güzelim benim bir tanem
Sırasında hazırdın onarmaya
İşkencedeki insanın incinen onurunu
Yaşadığımız günü, tutsaklığı, bugünü
Buğular içinde yüzen geceyle gündüzü
Işıkları yalandı kederle akardı kent
Ne kadar da güzeldi kışı, sisi, ayazı
Güzelim benim, bir tanem, yanımda sen olunca
Özlenirdin anlıyor musun
Bir karanfile baka baka uçarılaşırdın
Yitirmeden henüz aşkı, ilkyazı
Saçların çiçek tozu, çam kokusu
Sende düğümlenirdi bir uçumluk tadı çocukluğun