Son çırağı ben idim
ortasında yedi göbek çınarı
sulayarak büyüten arastanın
İri,pençeliydi elleri ustamın
demiri haddeden geçirirken
kızıla çalan muzdarip yüzü
hazandaki güller kadar inceydi
inceydi;döl tutmamış bir ömrü
ateşte eriterek avutan kırgın beden
Göğsümde koca bir gök taşırdım ben
çerçilerin boncuk sattığı çarşılardan
elimde atıp vurmaz bir sapan
avlanırdım hışmımdan naçar düşmüş dallarda
ustam bazen çok uzak bir yerden gelsin diye
günün dalgın ipini dolardım makaraya
Bir gün devrildi arastaya
kocaman,ağır gölgesi çınarın
benden kaçan onca kuş meğer dallarına konarmış ustamın.