I.
De bana, şiirin rengi nedir?
-Neyse umudun, sevincin, sevdanın…
Yaşamın rengidir yani şiir:
Pembenin, beyazın, karanın…
Yine de bir rengi olmalı her ozanın
Saydamlaştırmak için acıları.
Onlar ki yaşamın kalabalık ormanında
Yapayalnız renk avcıları.
II.
Özgürlüğün bahçesinde örneğin,
Duru bir gök mavisidir Dağlarca,
Selam getirir “Sıvaslı Karınca”dan
“Vietnam Savaşımız”a.
III.
En çok kime yakışır
Dağların ferman dinlemez rengi?
Kimdir can veren ezgilere,
Türkülere döken sabrı ve direnci?
Civan yüreklerde bengisu,
Zeybekler’le, Semahlar’la Ruhi Su…
IV.
“İçi Sevda Dolu Yolculuk”tur Külebi,
Düşle gerçek arası.
Acılı yurdumdur boydan boya
Şiirinin coğrafyası.
Umuttur, erinçtir
Anadolu bozkırında
“Yeşeren Otlar” gibi.
Öfkesi sabun köpüğü,
Sitemi bereketli,
Tadı buruk caneriği.
V.
Boy boylamış, soy soylamış
Gül Baba’m, Ceyhun Baba’m
Erdemin, bilgeliğin, halk gönlünün dengidir o,
Der ki Balım Kız, Canım Oğul:
-Her daim “Bağımsızlık Gülü”nün rengidir o!
VI.
Cam kırığı duyarlıklar beslesin bizi,
Yitik düşler, gizli sevdalar.
Belki yarım tümcelerdir yaşamın özeti
-Belki de arasözler, kesmeler, ayraçlar-
Nasıl tekdüze sığlıklar olurdu /
Olmasa gizemli iç çekişler,
İncelikli ayrıntılar.
Bilinmez haki midir, nefti midir, toprak rengi mi,
Behçet Necatigil: “Kapalı Çarşı”nın kapalı kutusu.
Yine de “Evler”in rengine yakındır,
Eskil bahçelerin körebe oyuncusu.
VII.
Mırıldanır kurşuni bir sızıyı kutsal kitabından,
“Bakışsız Bir Kedi Kara”
Ya da “Ortodoksluklar”.
Hangi renktedir “Kınar Hanımın Denizleri”,
Karartılmış puslu dualar,
Örtülü karaduygululuklar?
Bıyıkaltı bir firavun,
Katedral ve buhurdan
Gelsin tutanakçılar, işte başlıyor tören
Keşiş mi, büyücü mü, yalvaç mı Ece Ayhan,
Yoksa bir levanten mi
“Babadan doğma / oğlankızoğlan”?
İmge, simge, soyut moyut
Derken doludizgin ipin ucu,
Tersyüz ederek sözcükleri
Böyle “güzeligeliş”
Nereye ey yedinal yolcu?
Hangi ayinden apardın bu sesi,
Sen ortodoksu musun şiirin,
“Gizli Yahudi”si mi?
VIII.
Sessiz bir çığlık mıydı uzaklarda,
“Eller Ekmeğe Doğru” ve “İncir Ağacı”?
Küskün gitti dünyaya İlhan Demiraslan,
Sol ciğeri üzerinde hep o sancı.
Sığındığı ebruli kıyılarda,
“Acının Uçları”nda yaşadı.
Ve öldü “Trabzon’da Son Argonot”,
Ölümün rengi oldu adı.
IX.
Kan kırmızı bir yürektir Hasan Hüseyin,
Emek güllerinin açtığı yerde.
Proleteriydi şiirimizin,
Acıyı bal eyledi yine de.
Kimi zaman sövgüydü
Kimi zaman öfke,
Eylül’dü,
Ve sözün bittiği gündü,
Ölmeye yattı
Düşlerin “Kızılkuğu”su.
X.
“Bir Mendil Gökyüzü”dür Metin Demirtaş,
Acının ve umudun damıtılmış renginde,
Babaları götürülmüş çocuklar kanatır onu,
“Hançer ve Lirik”tir taşıdığı yüreğinde.
XI.
“Lacivert Ozan”dır Yaşar Miraç,
Gurbetleri yorgan gibi sırtında taşır,
Yedi iklim yakamozlu sularda,
Sevdalı sazıyla sürgün dolaşır.
Martılar konar tellerine,
Kemençesi karasevdalı,
Uyy delifişek türkücü,
“Trabzonlu Delikanlı”!
XII.
Döşüyor ha bire zifiri uçurumlar
Tozpembe Akdeniz duyarlığından
“Alacakaranlıktaki Ülke”de
Umarsız bir karabasan.
Külhani bir yalnızlıkta eriyor, görüyorlar
(Ona artık Ahmet Erhan diyorlar) .
XIII.
Kuşatma günlerinden geriye,
İçimizde “Saklı Kalan” ne varsa,
Dökmüş türkülere Ahmet Telli,
Hüznün ve isyanın rengi nasılsa.
XIV.
Senin rengin hüzünden öte bir şey,
Ey eksikli yanımızın kanayan ozanı,
Ey kendi kendinin sürgünü Metin Altıok,
Hep “Yerleşik Yabancı” kaldın bu dünyada,
Yalnızlığın rengini çoğaltarak.
XV.
Ne kızıl, ne turuncu, ne sarı,
Bütün renklerin rengi
Nâzım’ın şiir hevengi.
Derlenmiş bin çiçekli bahçeden,
Halkların barış çelengi.
Ne varsa insandan yana
Aydınlık ve diri,
Gelecek günler gibi güneşli
Nâzım Hikmet’in şiiri.
XVI.
Sestir, tattır, kokudur ya
Daha çok renktir şiir
Yaşamın peykesinde.
Şiirin gökkuşağı
Ozanın heybesinde.