Dağ başını efkâr almış,
Gümüş dere durmaz akar,
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim:
Ben ağlarım, çayır ağlar, çimen ağlar.
Ağlar ağlatır: Cihan ağlar,
Mızıkalar iniler; ırlam ırlam dövülür,
Altmış üç ilimiz: Altmış üç yetim.
Yıllar gelir geçer: Kuşlar gelir geçer,
Her geçen, seni bizden parça parça götürür.
Mustafa’m! Mustafa Kemal’im!
Diz dövdüm:
Gözlerim şavkı gitti Sakarya’nın suyuna.
Sakarya’nın suları namın söyleşir.
Hemşerim Sakarya! Öksüz Sakarya!
Ankara’dan uçan kuşlar,
“Kemal’im” der, günler günü çağrışır.
Kahrolur, bulutlara karışır.
Gök bulut, yaşamak bulut.
Uca dağlar, dev boyunlu morca dağlar,
Divan durmuş, bekleşir.
Mustafa’m! Mustafa Kemal’im!
Nasıl böyle varıp geldin? Hoş geldin!
Çıngı kaymış, alazlanmış gözlerin,
Sol gözünde güneş südü sıcaklık
Ellerinden öperim Mustafa Kemal.
Senin dalın yaprağın, biz senin fidanların.
Biz, bunları yapamadık.
Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal:
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal!
Hani bir vakitler, Kubilay’ı kestiler.
Çün buyurdun! Kesenleri astılar,
Sen uyudun. Asılanlar dirildi.
Mustafa’m! Mustafa Kemal’im!
Karalar kuşanmış, Karadeniz akmam diyor,
Dokunmayın! Ağlamaktan bıkmam diyor.
Bu gece kıyamet gecesi.
Bu vapur Bandırma vapuru.
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal,
Ben ölümden korkmam diyor,
Korkmam diyen dilleri: Toz oldu toprak oldu.
Bir kusur işledik, bağışlar mı kim bilir
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını.
Günahı vebali öğretenin boynuna,
Erdirip doldurana ana avrat sövmesini.
Yüreğim kırıldı. Kanım kurudu.
Var git Karadeniz! Var git başımdan.
Mızıka çalındı: Düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın?
Mustafa’m! Mustafa Kemal’im!
Ankara’nın taşına bak!
Tut ki baktım: Uzar gider efkârım:
Çayır ağlar, çimen ağlar. Ben ağlarım:
Gözlerimin yaşına bak!
Ankara Kalesi’nde, Rasat Tepe’de
Bir akça şahan, gezer, dolanır
Yaşın yaşın, mezarını aranır,
Şu dünyanın işine bak
Mustafa’m! Mustafa Kemal’im!