bu acının bir tanımı olmalı
bana hiç söylenmemiş sözcükler gerek
gözlerime doluşan bu yağmur kuşlarının
her sevgiye bir tarih düşüren yanlışların
çıkmayan sokaklarda yitirdiğim düşlerin
bu acıyla buluşan bir tanımı olmalı
göğsünü kanırtarak oyan kör bıçak gibi
yaşanacak her şeyi dünde unutmak gibi
ömrünü kayalardan fırlatıp atmak gibi
kendine kaybolmanın bir tanımı olmalı
toprağı gökyüzüne savuran depremlerden
bütün evleri birden sürükleyen sellerden
geriye bir başına kalan ihtiyar gibi
acıyı solumanın bir tanımı olmalı
güneşin ortasında karanlık olmak gibi
kuruyan bir denizde sessizce yanmak gibi
ıpıssız bir evrende tek canlı kalmak gibi
bu çılgın yalnızlığın bir tanımı olmalı
sevdiğinin yüzüne son kez değercesine
söylenecek hiçbir şey kalmadı dercesine
“hoşça kal” demenin de bir tanımı olmalı
ben ne söyleyeceğim şimdi yelkenlerime
bana rüzgâr dilinden sözcükler gerek