Kör bir Maraş bıçağının üzerinde
Bir Urartu sikkesinin taşıdığı motiflerle
Şu yazılıydı:
‘İçimizdeki ve üstümüzdeki anlatılamaz olana’
I
Bir şey değişmedi.
Anlaşılacak bir şey yok.
Sadece bedenimi kesen suyun
Uzaklığına bırakabilirim kendimi.
Anlamak için gitmeyi
Giderken ölmeyi.
Bir şey değişmedi.
II
Güneşin erittiği şarkı söylendi burada
Ölümün tükettiği şarkı.
Dağlara yürümekle anladığım dikenlerin dili
Söyledi bana
Gitmeliyim
Gitmiş tüm kavimler gibi.
Dinledim şarkısını dikenlerin
Acıtmak için yaratıldıklarını bilmiyorlar.
Bıraktıkları gölge kadar olduğunu hayatın,
Küçük sıradan.
Taşlarla konuşuyorlar
Gece ay ışığıyla.
Böceklerle dostluğu onların
Toprağın katı yatağıyla
Öldüm ben
Varlığın uykusunda uyuyarak
Ve bakındım
Her yer kurak
Her yer kurak
III
Uyansın buradan bir acıyla, bir gece yarısı
Sürülen kavim.
Kuyulardan
Asma dallarından
Ve utancı örten varlığından incirin
Kim daha eskiydi?
Kim dünyada olmanın bir gölgeyle
Bir olduğunu bilir?
Toprağın üzerinde ve altında yeni olmayana
Diyen gümüş sikke kaç bin yıllık?
Zaman hızla geçiyor sanıyordum.
Yalan.
Geçmiyor
Birikiyor acısı kavimlerin
Tarih bırakmıyor zamanı kuyusundan.
Kör bir Maraş bıçağını taşlara sürtüyorlar
Kan için.
Sulara karışacak
Ve unutulacak kan için.
IV
Biriktirdiği doğrudur suyun hayatı
Büyüttüğü.
Ama burada,
Bu derin vadide kıvrılarak kaybolan nehir
Götürüyor ruhunu kavimlerin.
Götürüp ölümlerini denizlerin diplerinde saklıyor.
Ölümlerini onların, balıklara söyletiyor
Şakayıkların titrekliğine katıyor düşlerini
Mercanların sabrına.
Kör bir Maraş bıçağını biliyorlar bir taşla
Kan için.
Sulara karışacak ve unutulacak
Kan için.
V
Gece oldu
Yolu bitmemiş kavmin ürpertisi
Sardı beni.
Gitmeliyim.
Kesilmeden önce bir kurban
Konuşur
Vardır söyleyeceği.
Ben duydum.
Eğildim ve bir kuyuda gördüm göğü
Dünyaya göz olmuş kuyunun nemi
Söyledi bana;
İçindeki ve üstündeki anlatılamaz olan
Aynıdır aslında
Aynılığındandır ki
Avutmaz.