Bunları da Okuyun

    Bıktım Böyle… Şiiri – Turgut Uyar

    29 Aralık 2021

    Sone 56 Şiiri – William Shakespeare

    29 Aralık 2021

    Müfredât 29 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Yarın Şiiri – Bülent Ecevit

    29 Aralık 2021

    Düşçe Şiiri – Yaşar Miraç

    29 Aralık 2021

    Niye Şiiri – Cemal Safi

    19 Ağustos 2025

    Tebrik Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    28 Aralık 2021

    Haz Şiiri – Halil Cibran

    29 Aralık 2021

    O Ses Şiiri – Ömer Bedrettin Uşaklı

    29 Aralık 2021

    Bahâr Oldı Müzeyyen Oldı Gülşen Gonce-femlerle Şiiri – Aşık Çelebi

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Yabancı Şairler»Bejan Matur»Rüzgâr Dolu Konaklar Şiiri – Bejan Matur

    Rüzgâr Dolu Konaklar Şiiri – Bejan Matur

    Bejan Matur- Bejan Matur
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Doğduğumuzda
    Bizim için yaptırdığı sandıklara
    Gümüş aynalar
    Lacivert taşlar
    Ve Halep’ten kaçak gelen kumaşlar
    Dolduran annemiz
    Bir zaman sonra
    Bizi koyup o sandıklara
    Yol
    Rüzğâr
    Ve konakları fısıldayacaktı kulağımıza.
    Yalnız kalmayalım diye karanlıkta
    Çocukluğumuzu ekleyecek
    Avunmamızı isteyecekti
    O çocuklukla.
    Sırtımızdan jiletle akıtılan kanın
    Karıştığı uzun ırmağa
    Bırakıldığımızda
    Annemiz bu kadarını istemezdi
    Bu yüzden
    O uyurken
    Uzaklaştık
    Diyorduk sulara.

    Gidişin kendisinden artakalan
    Her şey, herkes burada.
    Ben buradayım
    Kardeşlerim yitikliğiyle burada
    Annem elbiseleriyle
    Erkek kardeşim savaş korkusuyla
    Babam burada hiç uyanmış olmasa da
    Dünya eksilmiş etrafımda
    Bir düş sanki olanlar
    Uzayan ve uzadıkça acıtan

    I

    Annemiz
    Siyah kadife elbisesini okşadığında
    Saçlarını düşürerek bakışlarına
    Babamızı hatırlardı:

    Beyaz bir dağda olduğunu söylüyordu onun
    Beyaz ve her bahar küçülen bir dağda

    II

    Hepimizden büyük olan
    Ve uzaktaki savaştan korkan
    Erkek kardeşimiz
    Dönmeyince bir daha
    Biz de korktuk savaştan.
    Ama savaş değildi onu bırakmayan.
    Gelirken yanımıza
    Atıyla uyumuş
    Babamızın karşısındaki karlı dağda

    Annemizin yüzü azaldıkça
    Omuzları küçüldükçe annemizin
    Şaşırdık hangi dağa bakacağımıza

    III

    Evimizin uzun sofasında
    Kadife elbisesi uzayıp
    Gümüş başlığı ağırlaştıkça
    Bolardıkça gümüş kemeri
    Annemiz benziyordu baktığı dağlara.
    Baharda inceliyordu kabuğu
    Ama ulaşamıyorduk ona.
    Ölüyordu
    Bu defa gerçekten eriyordu
    Bir daha görünmedi sofada

    IV

    Her kış kaybolan
    Ve baharda ortaya çıkan
    Bir ağaç oldu annemiz

    Dövmeleri olan bir meşeydi o
    İniltisi geliyordu kulağımıza

    V

    Annemiz
    Her gece siyah kadifesiyle
    Dolaşıyordu dağların arasında
    Kökleri olmayan bir meşeydi o
    Suskun, arasıra ağlayan

    Ayrılmadan daha
    TopIaşır gölgesine annemizin
    Fısıldaşırdık aramızda
    Tanrım n’olur bağışla
    Evimizi bağışla tanrım n’olur
    Dokunma sofamıza
    Orada gülebiliyoruz ancak
    Orada adamakıllı susuyoruz
    Orada ağzımız bizim oluyor
    Dokunmasak da

    Görüyoruz annemizi uzaktan

    VI

    Soğuklar başladığında
    Atlılar gelmişti bizi almaya
    Yaşlı ve tuhaf atlılardı
    Korkutmuşlardı bizi
    Kar yağmıştı bakışlarına.
    Ve hiç konuşmadan bizimle
    Bakmadan ellerimizin küçüklüğüne
    Konaklara götüreceklerdi bizi
    Rüzgârla uğuldayan konaklara

    VII

    Annemiz
    Babamızın ve kardeşimizin ortasında
    Usulca uyurken
    Uzaklaştık yaşlı atlılarla.
    Boynumuz ağrıdı geriye bakmaktan
    Gözlerimiz uzadı her kıvrımda.
    Ama boşuna
    Boşuna bizim ağlayışımız
    Hastalığımız boşuna
    Yönü yitirmişti atlılar

    Dönemedik bir daha

    VIII

    Dağlardan yuvarlanan taşlar gibiydik.
    Dört kızkardeş
    Gölgesiyle derinleşen bir vadide
    Artık bizim olmayan
    Yatağımızı aradık
    Aradık yatağımızı günlerce.
    Kaç dağ gittiysek
    O kadar uzaktık birbirimizden
    O kadar yalnız kendimizle

    IX

    Ne son ne başlangıç
    Ne içeri ne dışarı
    Oradaydık
    O taştan dünyanın ortasında.
    Yollarımız uzadıkça
    Annemizin dövmeleri kararmakta

    X

    Ayrılacaktık herbirimiz
    Bir yolağzında.
    Ama önce kim
    Kim korkacaktı
    Yoldan
    Geceden
    Ve yaşlı atlıdan.
    Sıramız yoktu
    Bu yüzden ürperiyorduk her ayrımda.

    Ben kalmıştım sona
    Önümde uzanan dar yolla
    Acılarından güç alan
    Bir yolcuydum artık hayatta

    XI

    Geldiğimde rüzgâr dolu ilk konağa
    Günlerce uyudum
    Kilimler ve bakırlar arasında.
    Rüzgâri sevebilirdim
    Kapılar ve pencereler olmasa

    XII

    On yılım geçti rüzgârla
    Üşüdüm her konakta
    Konuşmanın ne anlamı var diyordum
    İnsanın yankısı olmazsa

    Suskun konaklar gibiydim
    Kapıları gittikçe çoğalan

    XIII

    Gümüşler ve atlar azaldıkça
    Taşınıyordum oradan oraya
    Yıldızların sesini tanıyordum
    Güneye yaklaştıkça

    XIV

    Geceleri
    Yalnız ve budala ay
    Bana benziyordu
    Bir tuhaflık vardı gülüşümde
    Büyüyordum.
    Aşkı düşünüyordum arasıra
    Efendisini gövdenin.
    Hangi gece uykusuz kalsam
    Toprak kokuyordum

    Ve çıkıtığım her yolculukta
    Yorgunluğuma aldırmadan
    Düşler kuruyordum.
    Yolların korkutmadığı bir zamanda
    Yoksulluğuyla alay eden
    Yeşil gözlü bir adam çıktı karşıma
    Gözleri koyulaştı adamın
    Yaşlandıkça

    XV

    Çocuklarım oldu o yeşil gözlü adamdan
    Biri askerdeyken, diğeri kızıl saçlı olan
    İki oğlan.
    Ve gelinim,
    Her gece kızıl saçlı oğlumla uyuyan.
    Üşürdü hep
    ‘Yenge ayakların ne sıcak’
    Derdi ona sokularak.
    Onüç yaşında iki çocuk
    Uyurlardı her gece fısıldaşarak.
    O gecelerden birinde
    Yağmur girmişti uykusuna.
    Saçlarını bana bırak
    Saçlarını bana bırak
    Diyen yağmur,
    Büyülemişti oğlumu uykuda.

    *

    Saçlarını rüzgârla yıkadığı
    Tepeye çıktığımda
    Görünen ova
    Sular altındaydı
    Bulutlar yapışmıştı toprağa.
    Bir kıpırtı bekliyordum
    Bir ses
    Oğlumu gizleyen sulardan.
    Arkamda toplanan köylüler
    Uçları yanan sopalarla
    Karanlığı hatırlattılar bana.
    Duramazdım
    İndim buharlaşan toprağa.
    Çamurlar arttıkça
    Gücüm yetmiyordu karanlığa.
    Üşümesinden korkuyordum yine
    Saçlarının kirlenmesinden.
    Bir ses
    ’Ölmüş’ dediğinde
    Üşümüyordu artık oğlum
    Sessizdi yağmurdan.
    Yüzüm çamurlu ve keder içinde
    Taşıdım gövdesini,
    Saçlarını taşıdım ellerimde.
    Yüzükoyun bindirildiği at
    Tepeyi çıkarken
    Işık sızdırıyordu gizlice.

    XVI

    Yeşil gözlü adamın
    Bıraktığı yatakta
    Yaşlanıyorum tavana baktıkça.
    Artık
    Anneminki kadar uzun eteklerim.
    Saçlarım uzun
    Oğlumun kızıl saçlarından.

    Kısa sürdü her şey
    Yolculuklar
    Ölüm
    Ve konaklar
    Hiçbir şey kalmadı etrafımda
    İsten kararmış sütunlardan başka

    Gücümü toplamalıyım son defa
    Saçlarım kına kokmalı
    Elma çiçekleri olmalı suyumda.
    Ve tanrı beni duyuyorsa
    Daracık bir mezar istiyorum ondan
    Konakların büyüklüğünü
    Uğultusunu unutturan

    Bejan Matur şiirleri Rüzgâr Dolu Konaklar Şiiri - Bejan Matur Rüzgâr Dolu Konaklar Şiiri - Bejan Matur şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Veda Şiiri – Bejan Matur

    Dua Şiiri – Bejan Matur

    Buzul Şiiri – Bejan Matur

    Büyücüm Şiiri – Bejan Matur

    Bozkırda Şiiri – Bejan Matur

    Boğulma Şiiri – Bejan Matur

    Bunları da Okuyun

    Küllerimiz Nerede? Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Aşk Ve Acı Bana Şiiri – Cemil Meriç

    29 Aralık 2021

    Öyledir İşte Şiiri – Ahmet Ada

    29 Aralık 2021

    Bin Başlı Boğa Şiiri – Ali Yüce

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Aşık Ömer

    Perişan Gönlüme Değme Ey Peri Şiiri – Aşık Ömer

    Aşık Ömer

    Perişan gönlüme değme ey peri Hazer et Huda’dan yerde neler var Ateş-i aşkına düşelden beri…

    Bir Daldan Bir Dala Şiiri – Can Yücel

    28 Aralık 2021

    A Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Ver Yolun Bac’ını Gel Geç Bezirgan Şiiri – Köroğlu

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Dir-idüm Kamkı Yana Ola Hac Şiiri – Ahmedi

    29 Aralık 2021

    Yol Ver Dağlar Yol Ver Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Küçük Türkü Şiiri – Afşar Timuçin

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Pir Sultan Abdal şiirleri Agah şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Ruhsati şiirleri Karacaoğlan şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.