Şehir tutkun, yaban ve sana aşıktı
Karlı bir nehir gibi uzayan dalgınlığından
uyandırmak için seni
siren sesleriyle ağlardı.
Oysa sen hep kalbine inerek sevdin
güzel ve sapık çocukları,
polis ışıklarından dövmelerin oldu
süt teninde
kırgın ve içe dönük sevişmeden
Söz gelimi korkardın ölü kadınlara
kar topu atan çelimsiz çocuklardan
saçlarındaki şeffaf papatyalar bile korkardı.
Rakı şişelerine sarılan gazete kağıtları kadar
ürkektin…
Ama sen istemezsen kimse ölmezdi.
Ispanya’yı baştan başa dolaşan, ayakları
şimdi bir kurtlu
çınar gibi dökülen ve Che’nin resmini her
sabah yaşlı
bir Rum kadınına zorla öptüren
Fransız Nuri bile hiç
ölmeyecek gibiydi…