Bunları da Okuyun
Adnan Azar şiirleri
unuturum akıp gittiğin yüzünü unuturum geceye yaslanırım yaslanırım ince uzak bir sese senin sesin o alır beni bilirim her şiirle…
Eşikte terlik unutulmuş zaman içinde.Bir ev evler içinde bir ev avlu içinde unutulmuş evler içinde Unutulmuş kaç yüz kaç ses…
Behçet’e şimdi beni kıyısızlığa bağışlayan söz’ün adına konuşuyorum: büyük sular yaşadım yorgunum bu yaz sır tutmaz aynaları geçtim arkadaşlar yangınlar…
1. herkes ölü kaldı bir ben kaldım artık körfez vapurları eksik iskelelere uçurur beniherkes ölü kaldı sormalı bir işe yarar…
1. Onlar telefonlardan bakıyorlardı Gala pişmanlıklarındanBunu biliyordum ve bilmiyorlardı GittiğimSırlar yakıcıydı, yoktu adımlarımca Gelmiyorlardı gittiğimBundan kurtulamıyordum Olurolmaz olmaktanOnlar provalarından bakıyorlardı…
Ikamera çevrinir çerçeveler biz hepimizibiz hepimiz muamma değiliz belki çoğaltabiliriz ikili ve ama yarım profilimizive daha dağılmadan dünya geçirebilir miyiz…
I Bakınca pencerenden genzinde duyuyorsun ölümü ve kokusunu kükürtün. Bir pusula kapıda – uzaktaki bir dosttan- bir muştuyu taşıyor görmediğin…
C. A. Kansu’nun anısınaYaprak dökülür, omcalar soyunur güz çimenleri yeşerir toprakta bir asmada bağbozumundan kalma bir salkımla karşılaşır insanNe gitti,…
ben bir gün aşkı seçerimsonra gelir bir gün yoksayma provaları sonra gelir bir gün unutuşun hecesisonra bir gün adını sorarım…
Mevsimlerden denizi, inceliklerden en çok geçmişi özlediniz. Sevgiyi kavramanın ağırlığı başlayınca bizim gibi kaçmadınız. Belki biraz ağladınız; bir gözyaşı izi…
Yüzünde arardım gökyüzünü dünyayı uyandırıp her sabah ve acıyla o zaman yüzünde arardım gökyüzünü.Sana bakardım dokunurdum uzardı ellerim dokundukça uzardı…
aşk şarkı söylemeye başladı ama rast perdesinden bir şey değilaşk dallara takıldı, yapraklar yapraklarla ‘tün sokaklar verevine boyandıaşk büyük evliliğe…
IKapasam gözlerimi gözlerini görüyorum ve ağışını bir bulutun yüreğinden yüreğime.ve yüreğime gömüyorum yassı dağları toprak damları Samsat’ı, deli Fırat’ı yüreğime…
sıraya girdiler bir bir birbir sıraya kim mahsun değil kim büküyor boynunu hangi kasaba sulamış kendi ikindisini kim hangi resmi…
fırat’agünler yanlış zaman kısa ben gittikçe yalnızım kalksam trenler istasyonlar eskişehir ankara sabah gri bir gök ben adıma yanlışımkalksam kara…
Karanlığı soruyordun! Çocukluğumu, yeniyetmeliğimi bilebilecek misin? Bir kader-kısmet kutun oldu mu hiç senin? Plastik saatler, zıpzıp toplar içeren bir kutunun…
Bir muştu gibi iniyor gün aydınlık ve anlaşılır bir çocuk saflığıyla bir gülüş gibi terli çarşaflara sıkıntılara geceden kalma karanlıklara…
Bulutları yer değiştirirken. Yağmuru, daha yağmadan. Şehrimizi gitmeden. Gelecek mektupları, henüz yazılmadan. Mesafeleri tüketmeden. Sabahı, geceden. Gölgeyi, bizimle yer değiştirmeden.…
seni anımsayıp yazdığım şiirleri eline aldığında bilerek oku sana yazdığım her maktubu sıkılma sevdiğim gülerek oku acı sözler söylersem satırlarımda…
Nasıl eskiyim nasıl eskiyim ince bıçaklar gezdiriyorum yedeğimde.Bana eksiklerden söz etme işte şu deniz şu yürüdüğüm fırtına bak nasıl taşırıyor…