Bunları da Okuyun
Ahmet Oktay şiirleri
Pavese, Malcolm Lowry. İkizlerim. Gece de sonsuz değil, kötülük de. Ben de denedim. Lav fokurdarken, gidip geldim<br/………………..
Hızla tenhalaştı akşamlar, kahkahalar da azaldı sofrada: işitiliyor, dinmedi yıllardır ilerleyen bataklığın sesi Daha dün alınmıştı tozu bilgisayarın oysa gördüğüm…
her insan aklında en az bir kez öldürür kendini çünkü biliniyor artık tek içgüdü değil yaşam içgüdüsüsözcükleri seçen kişi zamanı…
Bilmiyor Rembrandt daha,yalnız peynirden ve akarsulardan konuşuyor değirmenci Felemenk; nice acılar süzdü paletinden Paris yollarına düştü ama henüz Van Gogh…
Odysseusİki adım önümde gidiyor pazar yerinde, başında eskjmiş keten bir kasket; her tezgahın önünde yinelenivor aynı soru: “domates kaça, ………………..
Hocan Bedri Rahmi renkli güneşler bir iki kalın sözlük nakışlı veremler ve doğurgan aşklar yerdi bir oturuşta- çok kalabalık bir………………..
Tan vaktiydi balkona çıktığımda, ürperdim esintisiyle denizin; komşu bakhçedeki çam mı uzanıyordu gövdeme, ben mi sarkıyordum yüzyıllık köklere? Geceydi belki…
Buradayım, gökdelenin kapısında, yine de tutuşmuş bir çöl gecesi içimde. Sarsılıyorum feryatlar ve patlamalarla. Sarılmak istiyor boynuma bir kız çocuğu.…
Saat beş. Yoğurt vuruyor analar, akşam kaçak tütün gibi koyu, yumuşak, alev almış göçebe bir kurt sesi kalaysız bakraca, buzlayan…
Küt küt toslayarak şuramda bir delik açtıkça yaşamak denen bocurgat ne rakının tadı kalıyor ne çingene pembeleri içinde önüne gelenle…
Gecesel bir yer altı sesiydi, kehanet fısıldaşmasındaydı kökler, kemikler; açıkta lüfercilerin parıldayan lüks’leri. Av vakti, o tedirgin karşılıklı bekleyiş; gövdemdi…
Çünkü gök sıkıntıyla ağar rüzgâr buruşur, bir yaprak düşer ve kaçıyordur solgun mavilikte maviler ve al geyikler. İşte altın ve…
Bir kahkahayla silkindim dalıp gittiğim mektuptan; yaşam hep böyle uyarır bizi, katıksız neşeye dönüşür altuni bir sesle en derin kederler;…
Ey kalp! gece olsun, vehmi ve cinneti emziren -Avcundadır çocuğun ve delinin, Allahın eli- layemut gece -Gezginin saatidir ki titreyen…
Usanım taş basması günler yaşamaktan yalnızlığımı büyütüyorum korkunç yani bağırmak sana sulardan.Her gün yeniden ölmek elinden karanlık adamların<br………………..
Pancurları dövdü tüm gece yağmur, şafakla açtım: dupduruydu gök. Çektim içime güllerin kokusunu, çoktan kesilmişti karşı koruluk yine de bekledim…
Sonbahardan sonra ağaçlar Hep duman açar Ankara’da Saksılarda yeşil bir yalnızlık Uzayıp gider ev tutsaklığında Kış boyu rüzgârsız ve çiçeksiz…
İki kez göründün Beyazlar içinde: Erdenliğinin Giysisinde ve Kefeninde. Erdenliği sevmedim. Kısırdır erdenlik! Tohumlanmaz İmgelem ve Rahim. Tabuttaki gövdene baktım:…
Yorgundu. Düş görürken -ölmüş müydü ölüyor muydu? fidana ………………..
Bir yalnızlık büyütürdüm saksıda kalandı çok eski günlerden bir bana yetsin, hıncımı arttırsın aşkımı pekiştirsin diye sevince. Günüydü, gelip durdu…