Bunları da Okuyun
Ayten Mutlu şiirleri
Issız bir şehrin yağmalanmış kalbinde yitik parçasını arıyor ruhum yok artık diyorlar, o kırık gülümseme bu şehrin silinmiş adreslerindebir telefon…
sabah olur, uyanırsın yanımda kuşlar kanatlarına sesini çizer durur geceki yağmur sokaklar güne inersen gülersin, gözlerine pazar yeri kurulur bir…
yalnız bir ağacın öldüğü yerde üç kere döner kuşlar sunmak için kederi yaprak perilerinekoruyun onu koruyun sonsuz uykusunu bu iyi…
izlerinde içim gümüşleniyor yerçekimsiz tozlarla uçuşuyor renklerim ah, narin kürekleri savrulma duygusunun tanıyorum ellerimle ürperen geyikleri seslerin avcısına koşuyorum, gizlenen…
ebenin gözleri doğuştan kördü sobelemek isterken mavi Tansık Kuşu’nu açıldı gözleri ölümü gördü
Kadın kum tanesinden bile küçüktü daha küçüktü deniz kadındaki acıdan…esip duruyordu o eski rüzgâr denize ve Samanyolu’na aldırmadanve kadın yürüyordu…
-I- kadının gitmesi gerekiyordu. oturdu şarap içti sustu bir hayliuzun baktı adama anladı acıdı içinde bir yer usul usul ağladıaşk…
olur ya, gün gelir kırılırsın, yalnızlık evin olur ya da kaybolursun anılar ormanında sesime tutun, siste seni arayan gözlerine, o…
hiç zamandan önceydi sonraydı hep zamandan güneşin altın suyu dökülmemişti daha avuçlarımdanışıltılı kanatlar, morsiyah bir bozgun haritasıçizdim göğsüme düş, acı,…
-I- gidersen asırlık bir ağaca yaslanmış gövdem kökünden sarsılacak var gücümle bağıracağım günleri yanıtlayan ormanda hiçbir şey kalmayacak kendi sesimden…
-I-o sen miydin, karanlığa örtülen kapının eşiğinde, ufalanan renklerin, saf kokuların kayıp geleceklerin saklanmış güneşinde dalgaları susmuş bir kıyının iç…
hiçbir şey avutmuyor beni artık büyüyen çocukları izliyorum uçuşarak çiçek ölüleriylebu sessiz acılar bizim tohumlarımız çığlıklı günlerin bağbozumunda güz dökümü…
çıkıp çıkıp geliyorlar zamansız söndürülmüş mum alevleriyle yenilginin görünmez çalgıcıları kimi yaşarken ölmüş kimi ölümde yaşayan bilenmiş kılıcını çekiyorlar yağmurun…
işte akşam, tül, bakır ve yas havada kuş tüyleri, ıssızlık ay şimdi sularda gizli bir veda kumdan kalelerine ağlarken çocuk…
sen ve ben sesimizde uçurum şarkıları ellerimiz iki kuğu boynu yere eğilmiş iki yana düşüyoruz sessizce yolda kalmış arabanın kırılmış…
söylediğin yalanlara dönerse bir gün söyleyemediğin bütün sevgiler kırılırsa incecik dallar gibi yarınlara ertelediğin düşler aşk onarırkalbindeki günlerin çan kulesi…
bir tek harfti eksik kalan aşktan konuşmak içinaçılacak bir mektup gibi sabırsız ve inceokşardı dokunmaya hasret parmaklarıylasözcüklerin hep yanlış tümcelerde…
sen ateşsin, hiçliğin inşa ettiği arzu, acı dolu ve parlak, çölde kaybolan gün iskelesiağacın yelesindeki akşam geyik boynuzundan aya tırmanan…
bilmem nasıl geçti elime çocukluğumun anı defteri uzun kumral bir saç teli uzanıp eski yıllardan merhaba deyiverdisanki buldum yeniden o…
dur uyanan güz çiçeklerinin alazlanan taşların çalınmış yazgıların ve ıslak hüzünlerin ülkesi olanyanımda kalo vahşi güzelliği gitmelerdeki bu günlük çöl…