Bunları da Okuyun
Cevat Çapan şiirleri
Yıllar sonra Alplerden inerken bir dağ yolu mu bu diye kendine sorarsan daha binbir soru varken zihnini kurcalayan elinde bir…
Hangi yöne uçsan kırık kanatlarınla, bil ki ardındayız biz de o yaralı geyikle. Birkaç kişi, yaprakları sararmış eski kitapların içinden.…
Eski bahçede, paslı sapını tutarken tulumbanın küllenen ateşe sürdüğün cezve, tozlu yaprakların gölgesinde çürüyen iskemlede bir yandan seni seyrediyorum- gençliğin…
I Eller, eller – eller uzanır gecede senden.Bir sıcaklık yayılır türkülerinde bilinmeyenlerin. Unutabilirdim de.II İlk karı bekliyorum gecede senin sıcaklığından…
Yeniden bir su boyunca yürümek Elinden tutmak bir çocuğun usulca Birlikte solumak menekşeleri Dağlarda kayaları kıracakBirden dağlar iniyor sulara Sular…
Yıllar sonra odanın kapısını açınca senin yerine arkası dönük iki kadın görüyorum yaşları belirsiz biri kollarını balkonun korkuluğuna dayamış öbürü…
Bir gün sana gene yollarda rastlasam, birlikte kır kahvelerine gitsek, konuşmasak.
Ne zaman bir masa başına otursam sana birşeyler yazmak için çocukluğumda seyrettiğim cambazlar geliyor aklıma elimdeki kalem birden o sırık…
Ne kadar erken ayrılmış olsa da aramızdan, gölgesi hâlâ ak bir bulut, yansıyor durgun körfeze. Gavriko´nun meyhanesi şimdi Necati Abi´de-…
O yanan yaz günleri, kamaşmış koca bir cam göz deniz ve hızla sararan bir karasevda: Güz.
Kavak yelleriyle dönen değirmenlere saldıran evde kalmış uğursuz uzmanlarıyla ağlarını toplarken akademik ağalar kuramların kurumunu silerek bir şiirden demir alıp…
Güz karanlığında okuyorum mektubunu, birden gökyüzünde yanıp sönen binlerce yıldız yansıyor gözümde.. Yukarı köyde su değirmeninde çalıştım bütün yaz. Şimdi…
Uykusuz geceler bunlar dağ başlarında, nöbette. Uzakta, çok uzakta, tek tük ışıklarını seçtiğin şehir sokaklarında kısık sesle şarkılar söylediğin.
Dağın eteklerinde orman – çam, sedir, ulu çınarlar… Birbirini seyrediyor aynasında denizin. Çamlar pürleriyle suskun, sedirlerin gözleri uzakta, “Ölünceye kadar…
İstersen bana düşlerini anlat, istersen sus sabahın sisli alacasında yollara düşerken tökezlediğin, dağ yamacındaki çiçekleri kokla ve başla gene de…
Sıcak bir yaz günü, öğleden sonra, eflatun dağların dibinde, o sessiz arka bahçelerin birinde, gölgesinde eriğin, şeftalinin, kayısının fıskıyeyle oynuyor…
Herifçioğlu Zaloğlu Rüstem’in gürzü gibi havale ediyor ilk soruyu üstüne, sen, diyor, Orhan Kemal’in cenazesine gitmişsin? Hafif yana çekilerek karşılıyorsun…
Tan yeri ağarırken ulaştı ulaşacağı menzile. Çocuklar evlerinde gözlerini oğuşturuyorlardı düşlerden arınmak için – doru bir kısrağın ardından koşmuşlardı az…
Öyle seviyor ki susmayı, sözcükleri öyle seviyor ki, lambasız kalabilir geceleri, kışı uykusuz geçirebilir.Esrikliğin değişen yoğunluğu onun için her mevsim,…
Bir orman düşünürdüm saçlarını koklarken. Bir ses bırakırdım bulman için kulağının dibine uyanırken daldığım düşlerden. “Beni ışık olan bir yere…