Bunları da Okuyun
Nazım Hikmet Ran şiirleri
Kocalmaya alışıyorum dünyanın en zor zanaatına, kapıları çalmaya son kere, durup durmadan ayrılığa. Saatler, akarsınız, akarsını………………..
Bir ağaç var içimde fidesini getirmişim güneşten. Salınır yaprakları ateş balıkları gibi yemişleri kuşlar gibi ötüşür.Yolcular füzelerden çoktan indi i………………..
Nâzım, ne mutlu sana cân ü gönülden, ferah ve emin, «Merhaba,» diyebildin. Sene 940. Aylardan temmuz. Ayın ilk perşembesi günlerden.…
Açıyoruz kapıları, kapıyoruz kapıları, geçiyoruz kapılardan ve biricik yolculu………………..
Bizde bilirdik yâre giderken<br/………………..
Artık bir daha bir kahkaha gibi gülmeyecek gözünüzde gözümüz. Teveccühünüz mavi bir mücevherdi başımızda. Başımızdan düşürdük onu………………..
Güz sabahı üzüm bağında Sıra sıra büklüm büklüm Kütüklerin tekrarı. Kütüklerde salkımların, Salkımlarda tanelerin, Tanelerde aydınlığın.Geceleyin çok büyük çok beyaz…
«Bu hamiyetli ve cesur, Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul felâketinden kim bilir haber almak için ne kadar intizarlar içinde kalacaktık.…
Hint Okyanusu’nu seyrettim bu sabah. Okyanuslar üstüne bir çift sözüm var sana: Kıyısından seyredilen okyanus ………………..
Ne maveradan ses duymak, ne satırların nescine koymak o, ne bir kuyumcu merakıyla islemek kafiyeyi, ne güzel laf, ne derin…
sayılar bebelerin kundakları sayılar tabutları şehirlerin öldürülmüş öldürülebilecek olan sayılar yaklaşan bir şeyleri bildirir sayılar bildirir uzaklaşan bir şeyleri nedir…
Topraktan ateşten ve denizden doğanların en mükemmeli doğacak bizden… ………. ………. ……… ve insanlar ellerini korkmadan düşünmeden birbirlerinin ellerine bırakara………………..
İtalya’nın nakışlarında güneşler oynaşan ipekli şalları, Pompei yollarında kara katırlarının nalları, boyalı kutusunda Verdi’nin yüreği atan laternası ve âlâ düdük…
Dar-es-Selam’da ‘Halas Ordusu’ kulübesinde uyumanın yolu yok sıcaktan. derime yapışıyor sıcak vıcık vıcık. Kanadalı karı koca akşam dualarını çoktan çaldılar…
Bugün çarşamba: – biliyorsun – Çankırı’nın pazarı. Demir kapımızdan geçip kamış sepetimizde bize kadar gelecek yumurtası, bulguru, yaldızlı, mor patlıcanları…………………
Bir akşamüstü oturup hapisane kapısında rubailer okuduk Gazalî’den: ‘Gece: büyük lâciverdî bahçe. Altın pırıltılarla devranı rakkaselerin. Ve tahta kutularda upuzun…
Başladı işe Bitirdi işi.. Başlarken avaz avaz bağırmadı. Bitirdi ve : -Gelin seyredin, diye dört yanı çağırmadı.. O milyonların milyo………………..
Zevcem, ruhu revanım Hatice Pirayende ölümü düşünüyorum, demek ki atreryo skleroz başlıyor bende…. Bir gün kar yağarken, yahut bir gece,…
Anası bir oğlancık doğurdu bana; kaşsız, sarı bir oğlan, masmavi kundağında yatan bir nur topu, üç kilo ağırlığında. Benim oğlan…
Haydi güle güle gülüm haydi güle güle Hani ağlamak yoktu? Ağlama kızım, gözüne batacak sürmelerin. Taksiye bindin işte, işte hapishanesinde…