Bunları da Okuyun
Salih Bolat şiirleri
Gündüzle ölçüyoruz eski limandaki düşünceyi Bir şeyi anlatmak ister gibi rüzgar Masamızdaki peçeteleri karıştırıyor Ölmüş bir yakınımıza benziyor bulut kümesi…
bu vakitlerde bir devedikeniyle konuşur güz gidiyormuş gibi yapar gökyüzü, yanıltır acının ekmeği için ayrılmış unu.bir ovayı doğurur sürüdeki atlardan…
bir gün ölürüm ben milad benim adımla başlar alnımda at koşturur kanlı çocuklar bilemem, nereye yağar sokak ortasında bıraktığım yağmur…
IV.biz size matematiği verdik. hesaplayın ve bilin diye. yakamozları oluşturan ışığın kaygısını, ayın geceyle buluşmasındaki gizi, gecenin tırmandığı kayalıkların sessizliğini…ama…
en eski yüzlerimizle duruyoruz ayakta alacakaranlığın kapısında kollarımızda yıkılmış tapınakların büstleri yalın ve anlaşılır şeyler konuşuyoruz gelecek günler hakkında diyoruz…
beni sokakların masalında unutun karanlık yarımadanın suç ortağı yapın seranın doluyla kırılan camlarına benzetin yanıltın, asit yağmuruna yakalanan kuşlarla bahse…
diyelim ilkbaharı ikiye böldük nasılsa yarısı kullanılmadan atılıyor rüyalarımızı uyguladık yarısına diyelim yüzümüzde geleneksel bir gülümseme diyelim zor yetiştik, sirkeci…
bir akrep bırakıyorsun gecenin yatağına boşluğun basamaklarında oyuklar açıyorsun yaşadıklarımız adına ne varsa yakıyorsun cehenneminde biz değil miydik çıplak ayaklarla…
o orada dursun gecenin belirlediği şey başlangıcın bilgisi sakın vazgeçme ateşin omzuna yaslan suya tutun eğer yorulursan. bilmediğin bir yola…
Sen gelmesen de bu yangın çıkacaktı bir kırlangıç bizi ikiye bölecekti yeni adlar koyacaktık bitkilere son yaz güneşi de çekip…
sabahın otlarına basan, rüzgâr değilse, kim? tutkunun ateşiyle kıvranan ve erkenden uyanan sessizliğin henüz olmamış meyvesine dokunan? yabancı bir rüyadan,…
ışığından yaptın beni yaz çalılıklarındaki güneş gibi.senin çığlığını atıyorum.havalanan kuşlara şaşarım nasıl karıştırmazlar kanatlarını gecenin ceketini tutuştururken bir kav, soyunup…
her sabah bir mermi saplanıyor uykusuzluğuma yatağımdan ölü bir asker uyandırıyorum bir top kanlı sakal rüzgara dolanmış kalkıp tıraş aynamı…
bırakılmış bir sonbahardı şiirler şiirini arıyordum lorca’yı ağlarken buldum rüzgarda eylül güneşiyle tutuşan bir gitar sesiydi ispanyabir elim sıcak denizlere…
bir tay soğuk suya tutuyor alnını yağmurlu bir avluya giriyor ışık beni aydınlıktan ayıran şey bu olmalı bu görüntü bu…
tarlaların sınır taşlarını kaldırdım yaza hazırlanan böceklere baktım.nehrin sürüklediği kuma sordum: kin nedir, nasıl geri dönülür kıyıdan? gök haritalarını inceledim,…
sarayburnu aile çaybahçesindeki bir güz öğlesi sen ben ve adını bile bilmediğimiz bir istanbul oturmuş konuşuyoruz her şeyden senin ellerin…
kabul ediyoruz, saatlerle nesnelerin uzaklığını günün değerini belirleyen yankıyı dinmez çağıltısını dal ucundaki çiyin söyleyin, gürültüsüyle gelsin gecenin yatağı uyuyan…
demek geldin çoktandır hiçbir yerdeydin ne kadar değişmemişsin ellerin ne kadar kalabalık gözlerin ne kadar ansızın seni böyle değişmemiş görmedim…
beklenmedik bir şafak gibi parlıyor ellerimizde bıçaklar fazla buluyoruz ışığı ve tek başına bırakıyoruz. bacaya konmuş güvercinle konuşuyor yağmur, en…