Çiçek misin, kuş musun; rengin, kokun ve sesin
Varla yok arasında; hayaldesin düşdesin.
Ellerin yeşil ışık, sonrası hep kırmızı;
Sabahlarımda şiir, akşamları bestesin.
Gel desem geliversen pür heyecan, pür neş’e;
Ah bir söyleyebilsem: ‘eller ne derse desin! ..’
Bu çağrı hangi nazı getirmezdi insafa?
Naz değil o, anladım: çaresiz boş hevesin.
Sevmişsin ya ne çâre, böylesi sevildin mi?
‘Sevilmek kâfi’ diye, verdiğin karar kesin.
Sevmenin, sevilmenin doruğundasın, tamam;
Sevdiğine kul köle, candan sevene nesin?
Hayatı kucaklayan doyumsuz yorgunlukla,
Yorgun gönülgözüme inen en son perdesin.
Bunca yıl sonrası bu, kırkbir kere maşallah!
Bırak artık bu rüzgâr nasıl eserse essin…