Bakın, akşam güneşinin sıcağıyla evrim
Yeşiller içindeki kulübeleri nasıl parlatıyor!
O giderek çekilirken, Gün kurtuluyor,
Bize inip kaybolurken bile hayat veriyor.
Ah! Bir kanat yerden beni kaldırmıyor,
Ki ardından, hep peşinden yetişeyim!
Seziyorum sonsuz Akşam ışığında,
Issız alemi ayaklarımın altında,
Tutuşmuş tüm tepeler, yatışmış her dere,
Gümüş Çınar altın ırmaklara akıyor habire.
Yok, durduramadı ulvi bahtı engeliyle
Azgın Dağ tüm uçurum ve geçitleriyle;
Çoktan Deniz ısınmış koylarıyla birlikte
Aniden açıldı hayretle bakışların önünde.
Tanrıça artık tamamen batmaya yeltendi;
Yalnız, körpe sürgün birden irkildi,
Acele koştum, ezeli nurundan içmeye,
Önümde Gün silkindi, arkamda Gece,
Alem üzerimde altımda dalgalar.
Güzel bir rüya derken, o esnada o sıvıştı gizlice!
Aman, ruhun kanatlarına kolayca
Beden kanatı yoldaş olamayacak galiba.
Tabi herkese doğuştan verilir bu his,
Duygularıyla yukarı ve ileri dalınası,
Gökyüzünde, mavi semada kaybolmuş,
Şakıyan türküsünü Çayırkuşu gibi ötesi,
Dik çamların tepelerinin üzerinde
Kartal hayli açılmış hürce süzülürken
Ve hasretle tarlaların, göllerin üstünde
Turna vatanına ulaşmaya can atarken.
(Faust: 1790)
Çeviren: Musa Aksoy