Bunları da Okuyun
Aydın Hatipoğlu
Yüzlerinizde izliyorum yaşamın yansımasını Acısı susulmuş rengi içe atılmış Yüzleriniz aynasıdır yüreğinizin Yanmış kavrulmuş yüzleriniz … Kiminiz gün görmüş hep…
Avare ağaçlar ülkesinde Sağır duyarlıklar ırgalanıyor Sağır duyarlıklar avare ağaçlar ülkesinde İhtiyar bir güneş yıkanıyor kendi aydınlığında Yıkanıyor yar Gizli…
Rüzgârın rengi hazan Yalnızlığa değiyor Bıçak kesilmiş ufuk Kavrulmuş un kokuyorÇocuk gözümde ölüm Suya düşmüş yaralı kuş Düşe değiyor ellerim…
Haydi tut ellerimi sıcacık yürüyelim Bulanık bir sonbaharı saçlarına sindirerek Eski coşkular yoldaşı çınar gölgelerine Bastırılmış tutkuların deprem kuşaklarına Hırslı…
Suların uzak denizlere vardığı yerde Uçsuz zamanlar çiçeği Lanetli zakkum Sağıyor yitirilmiş maviyi ıtırlardan Yüzüm bulutlara boyanıyor Ey çocuk aklımSavruk…
Duman sarmış dereleri Geceye direnir bülbül Alnında dağ otlarının kokusu Dudağı bağ bozumu Dili balTül tül olmuş bulutların ardında Buğulu…
Günün soluğu balkon Engin mavi çiçekler Sararmış göğün yüzü Kırlangıçlar tavaftaSon bulutlar da aktı Soğudu işte güneş Boşluğa düştü sesi…
Kalabalık kıpırtılar içinde Gizli saklı karanlıklar içinde Koparılmış bir gül yaprağı gibi Yüreciği titremeler içindeSonsuzluğun sınırında duruyor Çiçekler takınmış reyhan…
Her şeyin bir rengi vardır bilirsiniz Özgürlüğün rengini bilir misiniz ya umudun Korkuya boyanmasın yüzünüz Bulaşmasın yılgınlığın karası üstünüzeSevincin rengini…
Orda duruyor orda Uzatsam ellerimi Sarınmış sarılara Bal peteği saydamıOrda bir erimlik yer Billurdan bebek teni Ben ne ceylanlar gördüm…
Tam güle uyanıyordum Kent büyüdü Sen sabahı soluyordun dünya güzeli Taş kapılardan geçtik serin avlulardan Yaprak örttü gülüşünü ay dürüldüGözleri…
Usulca okşuyor sesi sabahı Güne ulanan bebek uykusu İğdiş sevinçlere hazırlanıyorUsulca geriniyor düş günlerine Eşkiya doğası çiziyor sınırları Sağıyor sevginin…
Öyle uzak ki susuşun Isıtmıyor saydam sokakların cumbalarından sarkan Acılı sonbaharıHangi boşluğu dolduruyor çığlık çığlığa Bir karabasan uçurumunda yüzünün duru…
Teninde doğum fırtınaları Gölgesi durgun suda uyuyor ulu çınar Uzak umutlar süzülüyor usundan Prizmasından tarih geçiyorGün güle değiyor hüznünün gergefinde…
Kara Karanlık Çözülüyor tel tel İpek bir şalın dalgalarında Parlayıp sönen yıldızlar Yansıyor laciverdeKara Karanlık Bir keman akıyor ırmakta Kadife…
Sen zehir yeşili bir resimsin Kararmış çam ormanlarından Eski izniklere sıçramış acı Ellerinde pürüzsüz beykoz izleriSen serin bir çizgisin Uçuk…
Sabahlara yalnızlık gibi çıkıyor Yorgun iklimlerin sürgün alacasıPus sabaha bulanıyor sabah gerinen güle Kurumuş düş yapışkanlığı da cabasıNeden öyle kırgın…
Gün mü uyanıyor Gül mü Yaprağında çiğ tanesi KoklasamSüt mü sızmış balam Gül memelerden Bir bebek gülüverse OkşasamSeher yeli geçer…
Gün olur Ölür içindeki kıvılcım Duyarsın yitişin sızısını Kimliksiz bir kız ikiz doğurur Dil yalnızlığı yoğurur BiçimdeKim bilir kim bulur…
Hüznün kızıl yaprakları düştü zamana Aktı canlar yangınlardan o kızıllığa Karardı coşkular söndü umutlar Döndü ağır ağır umutsuzluğa Sesler koparıp…