Bunları da Okuyun
Cahit Koytak
Aşk bir uçurum, a ruhum, dibi olmayan; Yalnız kuşların, meleklerin değil, senin de Kanatlarının olduğuna inandırır ilkönce seni, Sonra, uçmayı…
annem yüz yaşını birkaç yıl geçti; bir buçuk yıldır da, upuzun bir rüyada kanatlarını deniyor, katılmak için tanrıya dönen göçmen…
dikkat et a ruhum, dikkat et, dikkat şairler yerce bir sözü, göktenmiş gibi satmak istediklerinde,onu kanatlarının büyüklüğünden yerde konacak yer…
Bütün kareler yandı yolu bitirdin Ütülü pazartesiler yandı Ve baygın perşembeler Cesedine giydirilen resimler Birer birer silindi Azizler acılı gergedanlar…
Badem ağacına, çiçeğinden sual olunsa, “Baharı bekleyin ve bunu saka kuşuna sorun! ” diyecektir.Yağmurdan kendini anlatması istenecek olsa, “Tohum olun…
birini sevecek olsam, yürekten sevecek olsam birini, tutamam dilimi, pattadan söylerim, onu deliler, deliler gibi sevdiğimi.yalnız ona değil, tutamam kendimi…
Kucaklaşmamız nemli bir toz bezinin nadide bir vazoyu kucaklaması gibi sessiz ve ihtiyatlı oldu.Oysa kavuşma anlarında kıvılcımlar çaktırır, alevler çıkarırdık…
Sen miydin, Tanrım, o kerem sahibi, Bir öğün yemek, bir testi şarap Ve bir gecelik barınak için Kapını çaldığımda Hizmetçilerine…
Bir general her şeyi göze alıp Biz ölümlüler gibi Sokağa çıkarsa Bastonunu kaçırır hemen Sokağın küçük oğlanları Damdan dama damdan…
Yiğite yiğit olmak yaraşır, Yiğitlik taslamak değil, Han’ım! Yiğit olmak da, pusatsız adem yanında Pusatından hicap duymaktır, Palanın ucunu göstermek…
Beni burda bırak bezirganbaşı Kumun dikenin üstünde Bir çığlık gibi yalnız Susuz azıksız Ve kervanını al götür Hülyalı şehirlereBüyük yaraları…
Dev kanatlarıyla çarparak taraçamıza Günün birinde yıkıldı Evin ve şehrin üstünde dolaşan Hamiyetli gölgesi babamınAvlunun ortasında Düşerken ayrılıp -kocaman, Dikenli…
Upuzun soluk günler Artık ne gencim Ne yeterince yoksul Ne de yollara düşecek kadar budala Ne olacağım Yarab! O hercai…
kimi anneler de ançüezli ekmek verirler küçük oğullarına ki kafaları büyüsün ve baş edebilsinler boğa bakışlı kadereama bilmezler kafa kafaya…
ah, ölmek mi, öğrenmek mi, ebediyen susarak, konuşmayı seninle; otların, rüzgarların, taşların ve yağmurların her telde, her makamda falsosuz, gürül…
Yağmurlu bir gün Dışarda futbol oynuyor çocuklar Uykularından balçık akıyor Umulmadık goller peşinde hepsiVe yağmur yutuyor bütün golleriYağmurlu bir gün…
Ya olmasaydın, Tanrım, Ya olmasaydın! İnsanların en hakiri olduğumu düşünüp de Ruhumu oruçlarla, erdemlerle Kırbaçladığımda Bakışlarımdaki kibri aynada Yakaladığım zaman…
sonunda yağmur yağacak, hem öyle bir yağmur ki yapılmayan işlerin, ödenmeyen borçların, tutulmayan sözlerin mazereti olacak . ve kefareti, uğruna…
kuyu dolana kadar, dolup taşana kadar bekle, yeni bir şey yazma, yazmaya çalışma. daha önce yazdıklarına bakabilirsin, onların saçlarını tarayabilirsin,…