Bunları da Okuyun
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran Şiirlerinin Yer Aldığı Kategoridir.
Çiçekli badem ağaçlarını unut. Değmez, bu bahiste geri gelmesi mü………………..
Hava kurşun gibi ağır! ! Bağır bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum…O diyor ki bana: — Sen kendi…
Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göre-ceğiz… Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı mavilikler süre-ceğiz… Açtık miydi hele bir son vitesi,…
Sevgilim yalan söylersem sana Kopsun ve mahrum kalsın dilim Seni seviyorum demek bahtiyarlı………………..
İnsan olan vatanını satar mı? Suyun içip ekmeğini yediniz. Dünyada vatandan aziz şey var mı? Beyler bu vatana nasıl kıydınız?…
Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, lanet Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi Azgın bir hayvan döver gibi…
920’NİN 16 MARTI ve MANASTIRLI HAMDİ EFENDİ ve REŞADİYELİ VELİ OĞLU MEMET’İN HİKÂYESİ «Bu hamiyetli ve cesur, Manastırlı Hamdi Efendi…
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi…
Yoruldun ağırlığımı taşımaktan ellerimden yoruldun gözlerimden gölgemden sözlerim yangınl………………..
Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun <br………………..
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki Çok sevdiğim başına yemin ediyoru………………..
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş legenim var, susamışsındır; buzlu…
işler atom reaktörleri işler yapma aylar doğar güneş doğarken ve güneş doğarken çöp kamyonları ölüleri toplar kaldırımlardan işsiz ölüleri aç…
Bu bir türkü: – toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü: – alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl…
Meydan yerinde kampana vurdu. Neredeyse koğuşların kapıları kapanı………………..
Denizde bir bulutun öldürdüğü Japon balıkçısı genç bir adamdı. Dostlarından dinledim bu türküyü Pasifik’te sapsarı bir akşamdı. Balık tuttuk yiyen…
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı…
Lambayı yakma, bırak, sarı bir insan başı düşmesin pencereden kara. Kar yağıyor karanlıklara. Kar yağıyor ve………………..
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu tirende üçüncü mevki şosede yayan büyük insanlık. Büyük insanlık sekizinde işe gider yirmisinde………………..
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki sayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini…