Bunları da Okuyun

    Keçiyolu Şiiri – İlhan Berk

    29 Aralık 2021

    Sana Bir Ben Gerek Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Öğle Paydosu Şiiri – Ahmet Oktay

    21 Mart 2022

    Anı Şiiri – Abdülkadir Budak

    29 Aralık 2021

    Pan Öldü Şiiri – Ezra Pound

    29 Aralık 2021

    Seni Şiiri – Fazıl Hüsnü Dağlarca

    29 Aralık 2021

    Bahçelerden Uzak Şiiri – Yahya Kemal Beyatlı

    28 Aralık 2021

    Çoklukta Birlik Şiiri – Charles Baudelaire

    29 Aralık 2021

    Kadın Yüzü Şiiri – William Shakespeare

    29 Aralık 2021

    Kayıt Şiiri – Cahit Zarifoğlu

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Dönemler»Garipçiler (Birinci Yeni)»Melih Cevdet Anday»Teknenin Ölümü Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Teknenin Ölümü Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Melih Cevdet Anday- Melih Cevdet Anday
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Kara yakındı önce, hem çok yakın,
    Elimi uzatsam tutardı.
    Yıldızsız teknemdi inip çıkan gece,
    Kurumuş gece, kum, kömür, arduvaz…
    Kara yakındı önce, hem çok yakın,
    Denizleyin inip çıkan önümde
    Bir tanrının atardamarı.

    Açtım, yorgundum ama uykum yoktu.
    Günlerce yekesiz yelkensiz
    Ne de çok kuş takılmıştı ardımıza,
    Ne çok harman gördüm köpükten beyaz…
    Açtım, yorgundum ama uykum yoktu.
    Güneşler hala sağımda solumda,
    Sürer gibiydi açık deniz.

    Deniz en ince hayvanı belleğin
    Nerden kalktım, o rıhtım, o çan…
    Bilmiyorum o gök kıyı nereye gitti!
    Bir masal şebboyu çarmıhtaki yaz.
    Deniz en ince hayvanı belleğin
    bir kuşluk vakti tanrının sevdiği
    Görünür zaman yaratan.

    Canlı mıydım? O uğursuz kıyıda
    Öldüğüm gün de bilemedim.
    Hep o sallantı, o devinim, o avcıl
    Bayrak, bir aş tenceresi, bir az
    Küfür, karı kız öyküleri, sonra
    Dipteki ölülerin fısıl fısıl
    Konuşmalarını dinledim.

    Doğdum mu? Nasıl? Belki bir tezlik
    Yeli kımıldadı, kan gibi.
    Ağaç ve kızak, demir, yağ, halat, katran,
    Boya kutuları, sünger, tel ve gaz…
    Derken gün kokulu yüreğimdi ilk
    Yapının boş gömütünde dikili
    Sabırsız kaburgama çarpan.

    Ruh, şarabı gördü üzümden önce
    Süt, kan olmak için devinir
    Tohum bildi herkesten önce ekmeği
    Gün, denizi salıvermeden batmaz.
    Ruh, şarabı gördü üzümden önce
    Ağaç ne diye kalktı çiçeklendi,
    Denize inmesi nedendir?

    Ah yalnızlığın gömük kapıları,
    Aysız ayışığı gibiydim,
    Geceleyin gece, gündüzleyin gün
    Gibi suyun altınavuran yalaz.
    Ah yalnızlığın gömük kapıları
    Bir yağmuru dinlercesine bütün
    Anları iç içe bilirim.

    Bir tekne her zaman düşüncelidir.
    Bizimle demirledi gece.
    Karaya çıktı tayfalarım uykulu.
    Pruvamda çok acayip bir yıldız
    Konmak istercesine gider gelir,
    Suları budanmış bir yolculuğu
    Sürdürmek isterdi kendince.

    Kara yakındı önce, ödağacı
    Kokusu sarmıştı geceyi.
    Ve bir kuş bağırdı çağırdı tepemde,
    Fosforlu sesi kabarık ve ıssız.
    Lale rengindeydi şimşeğin dalı,
    Ve güneydoğunun yangını pembe
    Nakışlı bir çanak gibiydi.

    Unutmak istemiyorum bunları,
    Göğün damarlarını gördüm,
    Fırtına kırının yaban keçisini,
    Koşar küpeşteme saçsız sakalsız…
    Ağaç gibi yırtılan karanlığı,
    Koca kulaklı lodosu, o fili,
    Ah yay biçimdeydi ölüm.

    Yalnızlıktır denizin tek yasası,
    Aşkın altın yasasıdır o.
    Bir gün kum uaynır, ay gıcırdarsa
    Çalınırsa bir gün gömük kapımız
    Kalamazsın sabaha inen suda,
    Kalk kürek, yola düşmenin sırası
    Aşkın altın yasasıdır o.

    Kükürt rengindeki ağzı gecenin
    Üfürdü huysuz karanlıkta
    Sintineme düşçül bir ateşböceği
    Kömürdüm, tahtaydım, kurumuş anız,
    O böcek oldu yangımı teknemin,
    anladım kuşun, yıldızın gizini,
    Başladım usuldan yanmaya.

    Söndüremezdi kimse bu ateşi,
    Kıyıdan kesilmiş sularda,
    Kara hem yakındı şimdi, hem çok uzak
    Bir yanyanaydım onunla, bir yalnız.
    Devirdim bütün yüklediklerimi
    Ve demiri uykuda bırakarak
    Bindirdim eskil kayalara.

    Parçalanıyordum kimse bilmeden,
    Ateştim cevizin içinde,
    Ve bir gece içinde bilmeden öldüm.
    Ey gece, nereden yol bulacağız,
    ey yaralı göğsüme düşen yelken,
    Ya sen kürek, solmuş rüzgar gülüm,
    Ya sen ne diyeceksin, söyle!

    Deniz durdu, mumyası yıldızların
    Erir gün görmüş kayalıkta,
    Ve yürüdü sabah, denizin ineği.
    Ölünce ne yapsak sabah oluruz…
    Ah kara yakındı ve darmadağın
    Kuşları durmuş zaman kadar eski,
    Taşları hüzün olan kara.

    Kopmuş uykunun iskeletiyim ben,
    Artık yelin göğsü olamam.
    Gördün mü ölümün gözündeki mor rengi,
    Söyle, ölüp dirilen Tanrı, Temmuz,
    Ay yapraklarının indiği bu dam,
    Eski düşleri taşır mı yeniden,
    Koca karınlı kuşlar gibi.

    Bir yanda parçalanmış teknem durur,
    Sert tütünüyle gün bir yanda.
    Kara yakındı önce, hem çok yakındı,
    Elimi uzatsam tutardı ama
    Yalnızlıktır denizin tek yasası,
    Bütün ölüler unutulur,
    Yaşayanlar kalır tek başlarına.

    Akşamleyin kaptan, birkaç gemici
    Gelip dizildiler kıyıya.
    Tutunacak bir tekne arar gibiydi
    Ayağı kayan meltem ve cigara
    İçerek konuştular gizli gizli,
    Bense dalgın bakıyordum, boşuna
    Koparılmış süsendim sanki.

    Çalıştılar bir hafta, Ağustosun
    Altısında bütün iş bitti.
    Kesik baş çapa, iplerim, küreklerim
    Kumsalda şaşkın bir yığındır şimdi.
    Tüter el ayak, tüter ıslak odun,
    Denizin uzaklardan getirdiği
    Yabancı, anlamsız bir şeyim.

    Melih Cevdet Anday

    Melih Cevdet Anday şiirleri Teknenin Ölümü Şiiri - Melih Cevdet Anday Teknenin Ölümü Şiiri - Melih Cevdet Anday şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Çeşitlemeler Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Bize Bağlı Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Ben Doğmadan Önce Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Bir Misafirliğe Gitsem Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Gidişini Anlatıyorum Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Ağulu Mantar Şiiri – Melih Cevdet Anday

    Bunları da Okuyun

    Tarhana Şiiri – Ali Yüce

    29 Aralık 2021

    2015 Yılı Dünya Şiir Günü Bildirisi Şiiri – Afşar Timuçin

    29 Aralık 2021

    Her Sabah Seninle Başlar Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Sen Yürürsün Rüzgar Yürür Şiiri – Adnan Yücel

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Ahmet Selçuk İlkan

    Küskünüm Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    Ahmet Selçuk İlkan

    Aldana aldana geçti bir ömür Dünlere küskünüm yarına küskün Nerede mutluluk nerede huzur Hayata küskünüm…

    Hüner Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021

    Daha Derdim Az Diyesin Ak Gelin Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Fabrika Şiiri – Attila İlhan

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Kaptan Şiiri – Attila İlhan

    28 Aralık 2021

    Gündüz Hayalimde Gece Düşümde Şiiri – Şah Hatayi

    29 Aralık 2021

    Aşk Ölümcül Bir Hülyadır Şiiri – Nurullah Genç

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Agah şiirleri Ruhsati şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Karacaoğlan şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.