Kalbini
Yaşanmamış acılarla kavuran
Kitaplar okuduğunu gördükçe
İncinirim…
Dolan gözlerinde
Beynini paslı bir demire çeviren
Yalancı yağmurların
Islaklığı,
Dilinde ucuz sloganların kurduğu
Sahte dünyalara ait marşlar
Ya da
Daha adını bile koymadığın
İşlere dair dualar varsa
İncitirsin beni.
Çün çok aşağılarda zillet
Çok yukarıda serap
Ve orta yolda saadet var.
Ayakları yere basmaz,
Başları kopyacılığın tutsağı…
Hiçbir zaman üremeyen
Bu kısır hayatı
Değer mi zorlamak?
Ne umuyorsun
Kanı çekilmiş
Çürük bir kırnap gibi
Boşlukta sallanan
Cansız damardan?
Değer mi, söyle
Çölde
Terkedilmiş bir yılan gömleğine karşı
Açtığın savaş?
Silkin hele
Düşün hele, kainat
Son nefeste
Bir damla su gibi muhtaçken
Düşünen ve düşündüren
Gerçek mü’mine
Değer mi kendini
Taklide razı olmanın
Farkedilmez yangınında
Sarhoş bir asalak gibi harcamak?
Bil ki
Şu dünya tarlasında yarın
Ancak bilgiyle ekilen tohumlar
Yeşerecektir.
Avrupa aptalı Don Kişot’a
Hoş görüsünü ekleyen Asyalı Derviş! ..
İnsanı göklerde uçuran vaazlarında
Kafana taktığın kompitürün
Arızaları
Hangi Usta’ya muhtaç biliyor musun?
Şüphe güvesiyle
Demir Çarkalar arasına sıkışan
Tırnak acısına
Çare yok şarkkari melankolide
Komplexte, dragonlukta.
Dün ejderha korkusu
Bugün Amerika masalı
Tank, uçak ve bilumum
Motor fabrikaları,
Taşır mı sanıyorsun seni
Sonsuz mutluluğa; demir
Kömür, çimento, petrol,
Sen düşünmedikten sonra?
Sen,
Uyuşmuş bir kurtçuk gibi
Kendini zehirleyen insan parçası
Kopyacı merak…