Hiç gitmemiştim, yıllar var Eyüp’e
Dedemin, bilmediğim mezarı Eyüp’tedir
Amcam Eyüp’te oturur
Çocukluğum Eyüp’te geçti benim
Bir “Şeyh Efendi” hatırlarım daima:
İnce ve solgun yüzlü ihtiyar;
İnce, uzun ve beyaz sakallı!
Evde kalmış yaşlı kızlar hatırlarım
Eyüp gelince aklıma
Öyle bir içine çekiliş, bir garip sessizlik!
Sabah erken uykulu gözlerle
Yine o garip sükun ve mütevekkil eda içinde
Fabrika yolunda kadın, erkek, genç, ihtiyar!
-Kimbilir kimdir, ekmeği düşünmüyorum
Diyen bahtiyar? –
Ve akşamüzeri, aynı kalabalık:
Aynı yorgun adımlar, yorgun ve sessiz
Karanlık yollara doğru, karanlık ve dar!
Garip bir korku hissediyorum:
Yollarında Eyüb’ün, evlerinde…
“Allah’a mı yakınlaştım? ” diyorum;
Allah’a giden yol Eyüp’ten midir,
Nedir?
Evde kalmış yaşlı kızlar hatırlarım;
Öyle bir içine çekiliş, bir garip sessizlik!
Gün batışının hazin akşamları
Ve güvercinler gelir aklıma: bol ve ehli..
Genç işçi kızlar gelir, gizli aşkları gelir,
Küçük çocuğu evde kalmış genç kadınlar
Ve ömrü boyunca fakir, ömrü boyunca çilekeş
-Ama ne heybetli susup da bakışları vardır-
Erkekler!
Eyüp deyince, Allah gelir, ekmek gelir, ölmek
Gelir aklıma!