sevinmem sevince benzemiyor
ne de üzülmem üzüntüye
gözde geçirilmiş sözler söylüyorum
ömrüme ilişkin
belki birazcık avutur beni diye
ağlamayasın için susuyorum
benden almayasın kara haberi
ağlama ki sakinleşirsin diye korkuyorum
fırtına habercisi gözlerinde
yarasalar uçuşuyor yine
gözyaşların bir kurşun ta şurama saplanır
sen ağlama İbrahim Erciyes gazaplanır
yüreğin işlevini bilmeyen bu insanlar
haber bülteni dinliyorlar
ölümler duymak, kimbilir
cinayete doymak için belki de
birbirine uzak iki zambak hakkında
benim ildiğimi bilmiyorlar
derdimi ancak papatyalara açabildim
şimdi onlar taç yapraklarını yoluyorlar
heba oldu sandığın yaşların hesaplanır
İbrahim sen ağlama Erciyes gazaplanır
toprağın burnumda tüttüğü bir kış günü
bir cümle eklemişsin babamın mektubuna
sade ve kırık
karların eridiği zaman çözdüm düğümü
sevgiyi toyken tanıdık gülüm
tutma elin yanar demediler
hayatımızı tek bir mevsime göre ayarladık
başka mevsimlerin olduğunu öğretmediler
evimiz barkımız bir yüreğimiz
öyleyken ateşimizi çaldı
aziz kardeşlerimiz, prometeler…
bilesin ki bizim oldu hayatın çirkin yüzü
bizim oldu yılkı acılar
bizim oldu gülüm, kırık ezgiler
bu yokuşun ardında bir gül iniş saklanır
ağlama sen İbrahim Erciyes gazaplanır