-I-
Sevinçlerin – kederlerin,
Sessiz inlemelerin
Birleştiği yerde,
Aydınlıktan nasibini almamış,
Karanlık çehreler
Sarar etrafınızı.
Kahkahanızı – gözyaşınızı
Bırakmazlar kendi halinde..
Kırılası kalbinizin
Yaşarlar derinliklerinde,
Onu parçalayıncaya,
Ve nihayet sizi
Kalbinizden kaçmaya
Zorlayıncaya kadar,
Takibederler peşinizi.
Kendilerini yolunuza adanmış
Bir hayvan gibi göstererek,
Kurbanlık koyun kisvesine bürünerek,
Bırakmazlar izinizi.
-II-
Her fırsatta karşınıza dikilerek,
Zavallı taraflarınızın
Bütün kabiliyetlerini,
Birer – birer ortaya dökerek;
Dışlarından çırpınarak överler,
İçlerinden en ağır bir dille söverler.
Tanrısal kişiliğinizi
Ağızdan ağıza kaparak,
Ve gözünüzün içine bakarak
Naklederler,
Dize getirirler
Mağrurluk hevesinizi..
Kafanızda yaşatmadığınız
Düşünceleri cisimlendirirler,
İnsafsızca şekillendirirler;
Hatırlamadığınız – tanımadığınız
Bütün güzellikleri,
Size mal’ederler..
-III-
Zavallılığınız
Devam ettiği müddet,
Onlar için
Artık siz,
Bir cevher
Bir kaynak,
Yeni keşfedilmiş
Bir kıt’asınızdır;
Lokmalarına
Dayanak olduğunuz müddet
Allahsınızdır..
Yarattıkları tanrıya
Tapar gibi görünürler,
Çehrelerinin
Dışındaki hücrelerle,
Ve bütün varlıklariyle
Gülerler – gülerler..
-IV-
Dağlardan – tepelerden,
Bereket taşıyan
Kocaman bulutlardan değil,
Bir üstünüzdeki gözden,
Aşağıya doğru birden
Yuvarlanmaya başlamışsanız,
Daha başınız değmeden
Sert kayalara,
Bir altınızdaki gözün derinliklerinden,
Çürük bir diş gibi
Sökülüp atılmışsınızdır.
Biran’da
Size tapanların,
Yalaklık yapanların,
Çamurlu ayaklarının
Altında kalmışsınızdır.
-V-
Uzun sürmeyen
Bir sürünmeden,
Kabuslu rüyalarla
Dolup – taşan
Bir beklemeden sonra,
Ürkek ve yavaş adımlarla,
Tekrar döndüğünüzde
Kendinize,
Sıcak nefesinize;
Okşanmak isteyen
Yorgun – durgun kalbinizin,
Duymak istemezler
Cılız sesini..
Bütün aldanmalarınıza,
Affeden ruhunuzla
İçten yalvarmalarınıza rağmen,
En hassas bir alışkanlığınızdan
Mahrum ederler sizi;
Çiğnerler, ezerler
Yarıda kalmış hevesinizi.
Getirmezler artık önünüze,
Eski günlerin
Dost kılıklı,
Hoş, sahte sevgisini.
-VI-
Siz bekleye durun gönlünüzce,
Onlar girmişlerdir,
Günlerini gün etmek için inmişlerdir
Bir başka kalbin derinliklerine.
O saf,
O masum,
O zavallı kalbi uyarmak
O’na bütün kudretinizle
Haykırmak için
Bir sükût,
Bin öğüt değil;
Sayısız kırbaç lâzımdır.
Etrafını karanlık çehreler sarmadan,
Tanrılığa yaklaşan kapılara uzanmadan,
Bir derin uykudan uyanmasına yardım edecek,
Ve en ağır sözlerden biraraya getirilecek
Bin kırbaç,
Merhametsizce ruhuna savrulacak
Bakışlarla anlatılacak,
Bin kırbaç
Evet, bu bir hak’dır.