Bak Sitanbûl’un şu Sadâbad- nev bünyanına
Âdemin canlar katar âb u hevâsı canına
Ey sabâ gördün mü mislin bunca demdir âlemin
Püşt-i pâ urmaktasın İran’ına, Turan’ına.
Ey felek insaf, ey mihr-i cihân-ârâ âmân
Bir nazîri var ise söylen konulsun yanına.
Ben de bilmem böyle rûh-efzâlığın aslın meğer
Hızr tohm-ı ömr-i câvîd ekti nahiistanına.
Sizde böyle müşk olur mu deyü hâkinden biraz
Ah göndersem, sabâ ile Huten hakanına.
Cedvel-i sîm içre âdem binse bir zevrakçeye
İstese mümkin varılmak cennetin tâ yanına.
Olsa Kisralar zamanında ya Firdevsf anı
Eylemez miydi şeref Şehnfime’nin unvanına.
Cûş kıl ey rûh-ı Kâvus, ey revan-ı Cem, işit:
Ben kapılmam ehl-i târihin sühan-sencamına.
İkiniz de olmamış mâlik ana, aldım haber
Çerh-i pîrin and verdim dinine îmanına.
Dersiniz kim! “Çerh-i pîre yok yere verdin kasem,
Kim o bî-îmandır anın kim bakar îmanına? “.
Vaktinizde cerh âmenna ki bî îman idi,
Ehl-i dil makrûn idi endûh-ı bî pâyânına.
Şimdi amma ehl-perverdir, müselmândır tamâm
Olalı mahkûm Sultan Ahmed’in fermanına.
Şüphesiz Nûşîrevfln’ın tacı başından düşer
Baksa tâk-ı ser-bülend-i kasr-ı izz ü sânına.
Müddef-i Osmâniyân içre zamân-ı devleti
Benzemiştir nevbahârın mevsim-i nîsfinına