Kim demiş kanun alınmıştır ayaklar altına
Böyle bir halin vukuunda hamiyet çiğnenir.
Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükümet çiğnenir.
1911
Kimse ta’yip edemez biz kafa göz yarsak da,
Döğüşe, kavgaya var milletin elbet hakkı.
Yatalı beş senedir sade mısır ekmeğine
Kalmadı halkımızın Hind horozundan farkı!
1915
Evet, tarih-i âlem bir tekerrürden ibarettir.
Şu vaka ehl-i imanca bugün şâyeste-i tebcil
Bakın adl-i ilahinin sema-yı intikamında,
Ebabil oldu tayyare, denildi bombaya 5/ccf/.30
1917
Kazılan hendek-i zulme dem-i millet doldu,
Böyle gösterdi Mason fırkasının minkalesi.
Taş çıkardı vükelâ Kahkaha Melun’& bile,
Oldu kâşaneleri her birinin kan kal’esi!
Eskişehir, 1335
Hartada gösterilen reng-i hudud-ı düvelin,
Cild-i arzı kemiren kangrenin cetvelidir.
Şirk-i milliyyet ile parçalanan cism-i beşer,
Kanlı taca sığman kellelerin me’kelidir.
Eskişehir, 1335
Yılan kışın uyuşur, mukteza-yı hilkatidir,
Gelince mevsim-i saydı, şikâr için ayılır.
Şu nev’i âdemin ekmek yolunda sayf u şita
Çalışmayanları zü-dem-i bâridi sayılır.
1930
Yazılmış alnına her ne ise fi’lin, reddi nâ-kabil;
Hüner şu defter-i amali, ömrü hoşça dürmektir.
Musaddaktır bu dava ta ezelden mühr-i hikmetle
Cihana gelmeden maksat şu tatbikatı görmektir.
Tıp Fakültesi Hastanesi, Haydarpaşa
9 Mart 1337
Kan taşından eşiği, laht-ı ciğerden temeli
Bab-ı âli vatanın bir delinen şiryanıdır.
Adeta pıhtı gibi kırmızı koltuktakîler,
Dökülen yüzsuyu sanki fukaranın kanıdır.
İstanbul, 1921
Delikli demirin vurmazı olmaz,
Ardına geçip de göz uydurmalı.
Şu insanoğlunun kanmazı olmaz,
Özünü bilip de söz uydurmalı.
1925
Gitme maziye çıkan izbe o kanlı yoldan,
Bil, muhabbetle seni karşılayan şeytandır.
Aldatır lafz-ı uhuvvetle, tekin ol, kanma;
Müslümanlıkta nifak anane-i imandır!
Balıkesir, 1926
Dinimizde edep, hâyâ, arama,
Sanma dünyadan arlanır gideriz.
Serhad-i inkılab-ı mevte kadar,
Cehl içinde yuvarlanır gideriz.
Toptaşı Tımarhanesi, 1927
Başımızda laik Cumhuriyet,
Ortada kürsi-i İlahiyat!
Felce uğrar içinde ezdadın
Akl u hikmet, teceddüdâd-ı hayat!
1929
Kalb-i arzı dinliyor vâris gibi kambur felek,
Durduğu anda heman eşyaya vaz’-ı yed için.
Cismin ecza-yı anasırdan eğer madûd ise
Fırsatı fevt etme yoktan yerde bir mabet için.
Beyoğlu, 1933
Harp ile koptu kıyamet bu gelen yevm-i hesap,
Emr-i hakla şu vazifeyle mükellef devran,
Başka mahşer arama rüz-ı ceza işte bugün;
Soracak cürmünü her ferde müsellah vicdan!
Bakırköy Tımarhanesi, 1942
Kuru laflar ile endişemi ihlal etme,
Kulak asmaz davula dinleyen elbette kösü.
Bu mudur ahsen-i takvim ile metheylediğin,
Bu mu insan diye halk ettiğin eşek sürüsü.
Fatih, 1943
Bana vicdan ile din, hubb-ı beşer şöyle dedi:
Menfaat nerde ise o tarafa yollanırız.
Sen şifabahş olacak sanma bu teşkilatı,
İlmi biz halkı uyuşturmak için kullanırız.
Fatih, 15 Mart 1948
Şimdiden aç gözünü zırlama müstakbele bak,
Çocuğun varsa alıştır dayağa, tahkire.
Yolu yok kurtaramazsın bu gidişle yurdu,
Bunu takdir olarak bil de giriş tedbire.
Fatih, Haziran 1948
İntihabın sonu gelmez yaşamaktan maksat
Vartasız köprüyü bir zarta ile geçmektir.
Reyini verdiği şahsın soyunu bilmezse
Kendisi kendisinin düşmanını seçmektir.
Fatih, Temmuz 1948
Çürüdü memleketin iç yüzü çöktükçe temel,
Şimdilik harice karşı yerimiz olsa dahi,
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın
Tükürür zannederim çehremize tarihi.
Fatih, 20 Temmuz 1948