Ben ağzından şelale dökülen bir padişahtım
Kendi elimle fermanını yazdığım bestekarın
Mihriban nağmeleriyle yaşardım
Duran ve kımıldanan her şeye soluğum yeterken
Ne oldu da içimdeki geceye hükmedemedim
Sisli bir kement gözüne efendim dedim
O gitti…
Kemendi yeni bir nağmeye çevirdi
Üstelik her gece geldi ruhu önümde eğildi
Söyleyin bana benim kehribar saçlarım
Döşeğimde çarşaflara bürünmüş bir göç gibi yatarken
Ötelerden yükselen bu dilsuz sesler kimin
Ben ağzından şelale dökülen bir padişahtım
Geçerken önlerinden kahkaha arabasıyla
Alkışlardı beni her cuma o güzel halkım…