Hey gidi çocukluk saatleri,
sadece geçmiş gitmişten fazlası varken
figürlerin ardında ve gelecek yokken önümüzde,
Büyüyorduk elbet ve bir an önce büyük olmak için
sıkıştırırdık kendimizi kimi zaman, büyümüş olmaktan
başka şeyi olmayanlar hatırına biraz da.
Ve kalıcı olanla eğlenirdik yine de
kendi başına yürüyüşümüzde ve orada dururduk,
dünya ile oyuncak arasındaki fasılada;
bir yer ki, saf bir olaya
vakfedilmiş en baştan.
Kim gösterebilir çocuğu olduğu gibi? Kim
yıldızlar arasına koyup da onu, uzaklığın ölçüsünü
verir eline? Kim imal eder çocuk -ölümünü
gri, kuruyan ekmekten, -ya da bırakır
yuvarlak ağzı içinde, güzel bir elmanın
koçanı gibi aynı? …… Katillerin iç yüzünü
görmek kolay. Ama şu var ki: ölümü,
ölümün tümünü, yaşamdan önce bile
nazikçe kapsamak ve öfke duymamak
tarif edilemez.
Çev: Süha Rami Kıratlığolu