Dağın yamacına yaslanmış köyüm
Yedi köyün uğrağıymış bir zaman
Ormanlar tutunurmuş eteğinden
Fermanlar er seçermiş erkeğinden
Düğünleri varmış bayramları varmış
Çocukları kış günleri kurtlarla oynarmış
Hasat bitmiş harman geçmiş
Köprülerin altından su üstünden zaman geçmiş
Yaz elinden tutmuş güzün
Teki ölünce öküzün
Öbür teki yollamışlar kasaba
Cümle köyler bir-bir olmuş kasaba
Bizim köyü kimler göre
Almamışlar hesaba
Kış gelmiş boran olmuş
Dert girmiş kıran olmuş
Fermanlar ormanlar dağa çekilmiş
Kurumuş sesleri yarpuz kokulu suların
Kimi yurt dışına gitmiş ekmek peşinde
Kimi İstanbul’a göçmüş yavruların
Uzanmış kara toprağa karasaban
Ne hasat kalmış ne harman
Köyler uğrağı köyüm viran olmuş
Gayrı ne arayan ne soran olmuş…
*
Duvarın dibine oturmuş ninem
Sıvamış güz güneşini döşüne
Kız göçürmüş oğul evermiş
Torun-tosun büyütmüş dizlerinde
Bayrağa kan toprağa şehit vermiş
Yaz günleri yazının düzlerinde
Az mı seğirtmiş davar-doluk peşine
Ununu elemiş asmış eleği
İman üzre göçmek bir tek dileği
Gayrı bu dünyada işi ne…
*
Söğüt duldasında oturmuş dedem
Altına en titrek gölgeyi sermiş
Yemen’i dinlemiş Sakarya’yı görmüş
En onulmaz yaraları bağrına
Kurşun-kurşun süngü-süngü örmüş
Az mı ökçe basmış düşman leşine
Her çileye razı olmuş
Dört cephede gazi olmuş
Gayrı bu cephede işi ne…
*
Fersiz gözlerinde güneş yaldızı
Elinde ucu eğri paslanmış çuvaldızı
Ninem sermiş de dizine kocamış gençliğini
Eski pembe düşlerinden yama yapıyor…
*
Söğüt gölgesinde değer görmeğe
Elinde sapı kırık ucu paslanmış eğe
Tükenişin türküsünü kemirirken çekirgeler
Dedem dilinde Tekbir kırışık alnında ter
Eski bir kılıcı kama yapıyor…