Setresi çamurlu bir akşamüstü,
Yıldızsız Boğaz’da suların çarkı…
Nicedir kolalı gömleğe küstü
Kâtibi söyleyen o eski şarkı…
Derunumda dertlerim en derunî,
Bir sevda ki, esiyor Enderunî…
Yine Üsküdar’ı aldı bir yağmur;
Son bir sağnak için kaldı bir yağmur…
Bir bulut yürüyor eli güğümlü;
Göğsünde Kâtib’in al mendili yâr.
Bir türkü var hançeremde düğümlü;
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..
Boğaz sularında her sabah erken,
Kirlenir Kâtib’in beyaz mintanı.
Erguvan akşamlar suya inerken,
Beni gözlerimin renginden tanı…
Gönül dizginini dola eline
Ki, Boğaz sevdası dola eline…
Gerçek mânâlardan mecaza doğru,
Sürre alayıyla Hicaz’a doğru;
Adını andığım bir an içinde,
Nasıl içtim o sonsuz menzili yâr?
Kayboldum bu deli kervan içinde;
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..
Bin ezan emzirir minarelere
Haliç sularından Süleymaniye…
Oturtmuş da sağındaki mindere
Kadı kanun çalar azgın câniye…
Suda Üsküdar’ın kırışıkları;
Şeytan diyor tutup kır ışıkları!
Sevda bozkırında erirken güneş,
Gönül yaylasında bana bir gün eş…
Hasret zindanına hapsettim arşı,
Çalsın gayrı şu vuslatın zili yâr…
Ne olur, bu gece sabaha karşı
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..
Yüzbinlerce ışık yılı erittim,
Zamana sığmayan bir an içinde.
Dağları toprağın üstünden ittim,
Binbir sadâ tek bir keman içinde.
Hançeremde kor türküler telesir;
Saz tutuklu, mızrap köle, tel esir…
Nerde boğum-boğum boğduğum sesim?
Nevâ kararından doğduğum sesim?
Kırıldı bir mızrak gibi dilimde,
Nice Yemen türküsünün dili yâr…
Bu türküden gayrı ne var dilimde?
Çöz ilimin düğmesini Liliyâr! ..
İçmiş gibi bengisuyu ölümde,
Gönül atım gemi almış azıya…
Ayağım takılır fikir çölümde,
Rüzgârın yazdığı Kûfî yazıya…
Yaz geçti, sanma ki burda kışlanır,
Sevda kuşu yâd saçaktan kışlanır!
Üsküdar’da bir karanfil, nâzenin.
Boyu kaç litreydi bir endazenin?
Kumsalda kumlu bir oya işlerim,
Kırıldı nakışta aşkın mili yâr.
Ben aşkımı oya oya işlerim;
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..
Kâtibimin mendilini almışlar,
Gülde renk, bülbülde eski avaz yok…
Alemdağ’ın âlemini çalmışlar,
Şu boğaz harbinden gayrı Boğaz yok…
Bu dağda yılanın başı ezilir,
Yılma ha! Yılanın başı ezilir…
Üsküdar’ı demirlemiş sahile,
Ufka bakar Kâtibim bin ah ile…
Sabrı bend eyledim onca taşkına,
Bak sönüyor gönlümün kandili yâr…
O son cümle için, Allahaşkına
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..
Zaptiyeler Bahriyeli Receb’i
Siranuş’la Sarıyer’de basmışlar…
Garibim hem mahcup, hem de çelebi;
Kâtip sanıp, kaleminden asmışlar…
Gözünü yummuş ki, yumuş o yumuş.
Boğaz sularında mehtap uyumuş…
Uçmuş bir yosmanın mor feracesi;
Olmuş Üsküdar’a bir aşk gecesi…
Dizlerimde derman, gözümde fer yok;
Çok ırak mı o vuslatın ili yâr?
Kim demiş sevdaya özge sefer yok?
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..
Ne olur, ağarsın gayrı ufuklar;
O dost Üsküdar’ın bir tanı gibi…
Son giysim olmasın ne geniş, ne dar;
Kâtibimin beyaz mintanı gibi…
Köpük-köpük bir meneviş gemimde,
Benden başka kaptan yok mu gemimde?
Boğaz yeli çölün çağrısı mıdır?
Dalgalar atların sağrısı mıdır?
Bir kıvılcım gibi atlayacağım,
Boğazımda ötelerin eli yâr…
Sus deme ne olur, çatlayacağım;
Çöz dilimin düğmesini Liliyâr! ..