Ah, bulur mu yeni bir kucak
sizden yerde kalan oyuncak,
gömleğiniz üşümez mi, loş
köşelerde sessiz, içi boş
n’eyler, ah çocuklar, yalınız
topunuzla ayakkabınız,
ya cebinizde kalan şeyler,
az bir sicim, kırık bir şeker,
saçınızdan kayan kurdele
sizi en son okşayan ele?
Bunlar işte benim tek varım,
hergün alır alır okşarım,
öperim göğüs geçirerek,
yanağıma sürerim tek tek;
ah çocuklar, hayıflanmayın,
kendinizi yanımda sayın…
Saçlarını bir güzel ördüm
bozduğunuz bebeklerin tüm,
diktim özenle mini mini
yırtık ya da söküklerini;
iç çekmeyin çocuklar, susun,
hepsi derin derin uyusun…
Boyadım sizin yerinize
yüzlerce kuş defterinize,
sizin sesinizle şakırlar,
aynı gülüş onlarda da var,
yüzleri hep sizin yüzünüz,
ses etmeyin, ürkütürsünüz…
Onardım inceden inceye
trenleri işleyinceye
vapurları yüzünceye dek,
arkalarından üfleyerek;
ah çocuklar, üflemeyin siz,
birdenbire kabarır deniz.
Çemberiniz koşuyor yine
boş arsada kendi kendine,
uçurtmanız gökte sarı mor
pır pır ipildeyip uçuyor,
ilişmeyin çocuklar sakın,
oldukları yerde bırakın.
Topacınız dönüp durmada
şu dönmesi bitmiş dünyada,
sallanıyor yine bir çıplak
dalda usul usul salıncak;
hep böyle gidip gelse gerek
çocuklar siz dönünceye dek.
Göz göz olmuş bakıyor ıssız
bir köşeden zıpzıplarınız,
koşuyor gölgeniz sokakta
binmiş de bir değnekten ata
oynarken sessiz iki ağaç
karanlık avluda saklambaç
ve ay, çenesinde elleri,
seyrederken uzak bir yeri…
Bir şeyler arar gibisiniz
bir körebe oyununda siz,
alnınızda ah gündüz gece
o gözbağı kalsın öylece;
ah çocuklar ilerlemeyin,
önünüzde kuyu var, derin…
Ah çocuklar uyuyun artık,
başınızı okşar karanlık,
durur durur öper o dalgın
yüzünüzden, kımıldamayın.
Örtü örttüm üzerinize
ışık düşmesin diye size,
üşümesin diye göğsünüz
serincene başlayınca güz,
dağıtmasın diye çocuklar
saçınızı gizli bir rüzgâr;
mışıl mışıl uyuyun işte
siz bu geleceksiz geçmişte,
bir sürü tavşan, bir sürü kuş
gelmiş, yanınıza doluşmuş,
seyrederler başından beri
yüzünüze konan düşleri.