beni sokakların masalında unutun
karanlık yarımadanın suç ortağı yapın
seranın doluyla kırılan camlarına benzetin
yanıltın, asit yağmuruna yakalanan kuşlarla
bahse girin sayfayı karıştıranın ben olduğuma
denizin suratında patlayan gökle avutun beni
beni demiryolu tünellerinin uğultusunda unutun.
ağaç kabuklarının içinde yürüyen kurtçuklarla değil
kuzeyin soğuk yüzüyle kıyaslanmış sözcüklerle değil
korkuyu bölüşen hırsızların cesaretiyle değil
güneşin papatyalarda kayboluşu gibi bir şeyle
evet, o şeyle avutun beni
beni nöbetteki askerin yalnızlığında unutun.
“aşk bir suçlamadır, sonuna kadar yaşanmamışsa”
hayır, kimseyi suçlamıyorum böyle bitmişse
bu uzattığım kasımpatı demeti, işte alın
bir kelepçeye uzatır gibi uzatmayın ellerinizi
şafak köylerinin buğusuyla avutun beni
beni dipte kaybolmuş batığın düşlerinde unutun.