Mustafa Öz’e
Girecektin elbette trapezcinin gözüne
sendin çünkü
salıncakta ellerini
korkusuzca bırakan
ama üçüncü sınıf da olsa
hiçbir sirk
çadır kurmadı doğduğun
taşra kentine
Gemi yaptığın terliklerin içinde
bırakırdın düşlerini
halının mavi kıvrımlarında uzanan
sen nehrine
ulaşmaktı tek amacın
salonda büfede duran
eyfel kulesi biçimindeki
kolonya şişesine
Bahçe duvarını atlarken
dul komşunun aşığı
misafirliğe gitmek isteyen annen
çantasına koyardı terlikleri
ve başlardı gerçek yolculuğun
evinizin en fazla
bir sokak yukarı
ya da iki sokak aşağı
Annesi ölen çocukların
fedakar babası sandı travestileri
ki ezilmemiş
gazoz kapağı karşılığında
aile çay bahçelerinin
suskun masaları arasından
kolayca kurduğun dostluklarda
nasıl da anlatırdın hiç görmediğin trapezcileri…