Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede.
Ama görmüyorsun. Gece olmuş –insan neyi görebilir ki?
Artık senin gözlerinle görmekten öte bir seçeneğim yok, diyor
demek ki yalnız değilim, yalnız değilsin. Gerçekten de
birşey yok sana gösterdiğim yerde.
Sadece gecede bir araya gelmiş yıldızlar, yorgun,
bir kır eğlencesinden kamyonla dönen insanlar gibi,
hayal kırıklığına uğramış, aç, hiçbiri türkü söylemeyen,
terli avuçlarında ezik yaban çiçekleri.
Ama ben direteceğim, diyor, görmekte ve sana göstermekte,
çünkü sen görmezsen, sanki ben de görmemiş olacağım
-hiç değilse senin gözlerinle gözlerinle görmemekte direteceğim-
ve belki bir gün buluşacağız başka yönlerden gelip.