Bunları da Okuyun
Yannis Ritsos
Yavaş yavaş gece iniyor mahalleye. Uyuyamıyoruz. Şafağı bekliyoruz. Bekliyoruz ki güneş bir çekiç gibi çarpsın saç damlara, çarpsın alınlarımıza, yüreklerimize,…
Günlerce oturup durdu yabancı bir tarlada, bütün o zaman boyunca Kimseler görmeden tırmanıp o çıplak incir ağacına Bir yaprak ya…
Bu pencere yalnız. Bu yıldız yalnız, masada unutulmuş bir cıgara gibi- tüten, mavi mavi tüten, tek başına. Ben de yalnızım…
Şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor, işte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum. Bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum; ben varım; dünya…
Sevecendin, iyi huyluydun, sana bağışlanmıştı bütün erdemler, rüzgârın bütün okşayışları, bahçedeki bütün şebboylar. Ayağına tezdin, gazal gibi sekip giderdin, kapımızdan…
Gece. Hiç ses yok. Yalnız kükremesi boşluğun ve saydam belirsiz ayın ışığı hâlâ bir biçim almadan duran ve o kadını…
Bu ağaçlar yaşayamaz daha küçük bir gök altında, bu taşlar yaşayamaz yabancıların ayakları altında, bu yüzler yaşayamaz hissetmezlerse güneşi, bu…
Çam pürleri ve kozalaklarla kaplıydı dağın yamacı. Tepede durup aşağılardan gelen sesleri dinledik. Uzaktan çınarlı koyağın uğultusu geliyordu ırmakların ve…
Bir öğle sonrası nedensiz yitti (belki de götürüldü) Mutfak masasının üstünde bırakmıştı yün eldivenlerini İki kesik el gibi. Kansız, tepkisiz,…
Kahve masalarını kaldırıma çıkarıyorlar Yaşlılar gelip oturuyorlar orda öğleden sonra Gazetelerine vuran güneş silip götürüyor haberleri. Ve artık okuyamıyorlar. Belki…
Burada, karmakarışık odamda, toz tutmuş kitaplarla ölü ve dalgın bakışlar, bu duraksayan gölgeler arasında, bir ışık sızıntısı; o gece durup…
Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede. Ama görmüyorsun. Gece olmuş –insan neyi görebilir ki? Artık senin gözlerinle görmekten öte…
Yüzyıllardır kimse bakmamış bu bahçeye. Ama işte Bu yıl – Mayısta mı, Haziranda mı? – kendiliğinden açmaya başlamış çiçekler parmaklıklara…
Çukuru ölçtük, kirecin içine attık ölüleri; sonra en ince ayın altında kayığa bindik, dördüncü arkadaş demir kutuyu kucağına almış, sanki…
Denize bakmadan yazdıkça, kaleminin ucunun titrediğini duyuyor – deniz fenerlerinin yakıldığı andır bu. Çeviren: Cevat ÇAPAN
Bazen yapayalnız bir ağaç vardır koca ormanda esinti olmasa bile, bütün yaprakları kımıldayan. Ve hemen yanmayan bir avize gibi mermer…
Sırtına aldı güneşi bu sabah akkordeonu omuzunda bir delikanlı gibi Atina tepelerine tırmanan.Geride kaldı geçirdiğimiz gece, zevkleri ve o zevklerin…
Ne tutarsan tut ellerinde Onca özenle, istersen onca sevgiyle, Tümüyle senin olanı, arkadaşım Armağan etmelisin Senin olmasını dilersen.
Çok uzaktı geldiğimiz yol. Kardeşim, çok uzak. Ağırdı, çok ağırdı bileklerde kelepçeler. Akşamları sallayıp başını “vakit geçti” deyince küçük lamba…
Kadınlar çok uzakta. “İyi geceler” kokar çarşafları. Masaya ekmek koyarlar yokluklarını hissetmeyelim diye. Sonra anlarız suçun bizde olduğunu. Sandalyeden kalkıp…