ah bilsen bir bilsen duyduklarımı
sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden
ve nehirler boşalacak bir anda içerimden
sakın bilme…
anlatsan duyarım bütün güzellikleri
erir dağlarımın başındaki kar
sussan içerimde kıyamet kopar
sakın konuşma…
ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak
ha görmemek gözlerini, ikisi de bir
bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir
sakın bakma…
bir haberin gelse iki satırlık
yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir
bir martı gibi çıkar kapına gelir
sakın yazma…
çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız
başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm
dönmezsen çaresiz kalır ölürüm
sakın gelme…
işte dağlar, taşlar şahidim olsun
yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
sakın işitme…