“Eski güzel şeylerden değil,
yeni kötü şeylerden başlamak gerekir.”
-Water Benjamin-
Göç
geçer…
Geçer ayrılıklar baladı.
Siyah bir orman olur gençliğimiz.
Bize böyle pay kalır.
Bize böyle pay kalır…
Ağla sömürgem… Belki dönemem!
Oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır;
kış yanar, düş üşür yüreğimde.
Ağlarım, gözyaşım beyaz kalır…
Sonra askerler yeniden kuşatırlar aşınmış kaleleri.
Bin “hawaar “parçalar gecenin döşeğini.
Ocaklar iniler, yas büyür, orta yerde kan kalır;
Dıngılava’da peştamallı çocuklar havuzlara işerler;
gözlerinde bir mahmur özlem kalır…
Derken bir Ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır.
Yollar da giderek uzaklaşır… Giderek uzaklaşır.
Fahişeler terli kasıklarıyla sabaha uğurlanır,
kuşlar inkâr edilir, gökyüzü yağmalanır;
ben büyürüm bu kederle kalbim uslanır…
Ağla sömürgem!
Ağla ve kucakla kumral delikanlını.
Buralarda çatılmış bir tüfeğim böğrümde taflan kalır.
Şimdi Kızılay’da oturmuşum hasretin kancasında;
geçer zaman, geçer yıllar, günlere bir yeni hazan kalır…
Ağla sömürgem… Sen hep mağlup bir ağlayışta,
ben uzak susarım bu mağlubiyet için hep anlayışta.
Bak, çöpçüler bu geceyi de piç edip süpürdüler.
Ben ise haber değeri bile olmayan bir haykırışta,
özleminle hâlâ bir yakarışta…
Ağla, ben de ağlarım gözyaşlarım özlemine az kalır.
Buralarda nem var; nem varsa sende kalır!
Daha çağırırken beni,
anı bile kalmaya tenezzül etmeyen dağ dorukları,
sömürgem yaslar durur sesime kırgın ayrılıkları…
Ben gittim
ve yittim!
Oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır,
yaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır.
Burada yıllar küfürle uğurlanır.
Ben büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır…
Ve günler geçer, herkes gider, pistler boşalır;
sahnede bir kurtlar, bir ben bir klasik dans kalır.
Ağla sömürgem… Buralarda döne döne-
mem! Artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır.
Sen de bir zaman duyarsın
bir gün bir taze mezar kazılır:
A r d ı n d a b i r d a ğ ı n ı k g a z e l i l e, k ü l i l e
A n k a r a ’d a b i r ö l ü y ı l m a z k a l ı r…