Açın şu zindanımı,
Verin gün ışığını,
Kara gözlü dilberi,
Kara yeleli atı.
Bir kere nasip olsa
At binmek gök ovada.
Hayatı, özgürlüğü
Tıpkı bir yabancıyı
Yakından görebilsem.
Verin bir ahşap kayık.
İskemlesi köhne, çürük.
Fırtına görmüş bezli,
Gri, yıpranmış yelkenli.
O zaman tek başıma
Açılır denizlere,
Umursuz yapayalnız,
Engin deryada ıssız,
Coşkulu fırtınada, sevinirdim
Azgın dalga kaprisine.
Heybetli saray verin.
Çepeçevre bahçeleri yemyeşil.
Ağaçların gölgeleri altında
Kehribar sarısı üzüm yetişsin.
Fıskiyesi durmaksızın
Mermer salonunda çağlasın.
Cennet hayalleri içinde,
Suyun serin buğusuyla
Uyutup uyandırsın beni.
1832
çeviri:
Melaike Hüseyin