Ben halka bakinca gümüş tirnakli kisraklar
sirça kirpikli gelinler huylanir.
Ben halka bakinca terlenirim
yaslanirim tarlalarin gölgesine, tozuna
kirlenir gülkurusu mendilim.
Benim rengimle kim yarişabilir
sancimi kimler altedebilir ben halka bakinca?
Ben ki kazdim, küredim, ellerimle boşalttim geceyi
yildizlari, hüznü ordan firlatip attim,
sonra ordan firtinali bir tüzeyle halka bakinca
yeniden yaralandim dünya irmaklarindan.
Dünyanin irmaklari dedigim yer
aydinlik, gülümserlik ve sevda
Oysa halkin göz çukurlari çamurlanmiştir
kani ilgit ilgit akar, kani kara
yazlik sinemalarda, üniformalar altinda
banknotlarin, kiravatlarin saltanatiyla
çürütülmektedir halk.
Gözlerim
ne güzeldir halka bakinca
gözlerimde bögürtlendir
avuçlarimda nar,
ayaklarini çiplatip sulardan geçen çocuklar
sevinçle kipirdatir yapraklarimi.
Halkim
piçaklanmiş bir kadin gibidir
kaygular içinde yapayalniz
zehirli çiçeklerin ugultusu
uzaklaşmaz kulaklardan.
Gözlerim
neden güzeldir halka bakinca
beni neden küflemez o çökertilmiş anlam
herdaim karnimda tikili duran şafak
dünyalar biriktirir halk adina?
Çünkü bana göbek bagimdan işliyor toprak
hançeri ellerinde neşter kilan
arkadaşlarim var daglarda.
Kara yerden kirmizi gelincikler biterken
leylekler kirlenirken bin bereket ugruna
şeffaf, bakire kizlar pencerelerden
kaçirilmak için elederken delikanlilara
o zaman benim gözlerim işte
kavi bir mavzer olur halka.
Kanima kizgin demirler sokulur
ben halka bakinca
Kömür kokusunda yüzlerim kabarir
kalbim uyanir gires lekelerinden
gök gürülder köleler kipirdanir
uykumun rengi yayilir dünyaya
uykum çünkü uçari, çünkü hovarda
şafaklarin öncesidir.
sazaklar içinde bir çocugu emzirir
çaputlara sarilmiş çürüksüz çocugu
ben halka bakinca.
Yaşamak güzeldir
gözlerim daha güzel
gözlerim daha güzel halka bakinca
ve sürülmüş topragi
yaratkan beyni
işleyen elleri huylandiran bakişlarim
yani insan türünün var kilan hiz
yani hatta tarlalarda
döl yataklarinda bile oyalanmayan
savaşin, sevdanin rengi
her güzellik bu rengin ardindadir
yaşamak bir başina bu rengi geçebilmez
‘ölümden korkup da sonunu sayan
ölür gider yar koynuna giremez.’
(1969)