Bunları da Okuyun
Sezai Karakoç şiirleri
Otomobil birden çıkıyor yoldan Bir deniz kıyısında duruyor Büyü bıçağı koparıyor onu gri harmanili kayalardan Yalnız sırtlarından sezilen haçlı erleri…
Bir gün Mecnun Yalnız ve yorgun Karşıda bir toz bulutu gördü Sanki geliyordu O’nu yutmak için Dedi dur ey toz…
Son kaya iniyor kuyu aydınlanıyor Ses insanın derinlerde parlayan Son isyan denemesi oluyor güzel İçimde yaman tutuk bir şair doğuyor…
Bir gece Mecnun’un yaktığı Bir mumun etrafında Dönüyordu Zavallı incecik bir pervane Mumsa devrilmek istiyordu Pervane yerine Mecnun’un üstüne üstüne…
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı Garip bir yolculuk, tren ve geyve Bir hançer bölüyor, ah… rüyalar Bir rüya, bir…
Dostlarımız geldi hafif danslar geldi Şeker verdik aslan yeleleri aldık kırk kapı açtık Kırk kapı açtık Mavi Sakal öldü Kırk…
Önceden bilen oluş şartlarını çocuklarının Elleriyle değen koklayan hazırlayan adeta Sebebine ermeden erişmeden Korkan ilerdeki korkularla Noldu zarif latif anneler…
(Leyla’nın doğumunda bir gök yaratığının söylediği)Bir peri miydi bir peri miydi Sevgilim bir peri miydi Diriliş dedim diriliş dedi Kav…
Siz hürsünüz; siz şartsız ve kayıtsızsınız Bir balığın, bir siyah, bir kara balığın İncecik kılçığı üzerine yemin edersiniz; (K) harfi…
Sabahları gün doğmadan uyanır Dilini yutacak olur içi kanlanır Gün boyu çalışır aydınlanır Kederini anlarsanız size ne mutlu Acır fakir…
Mecnun bu olgunluk yıllarında Koştu kervandan kervana Hizmet ederek insanlara Erdi teselli pınarına Zamanı hatıraya karşı kullandı Aşka karşı hakikatle…
Portakal büyüsüdür yalayan seni beni Kentte başlarken gece horozun terk ettiği Bir kadını havlıyor taşıyor o ıssız köpekler ki Kırmızı…
Mecnun’la aynı anda mı Biraz önce mi biraz sonra mı En yeşil vahalar bereketinde Bir ışığa dönüştü Leyla Ece Evden…
…………………………. Beyaz iplik sert iplik ve tak tak Yuvarlak top küçük top ve tak tak Ping-pong masası varla yok arası…
Karaçay’ın Türküsü: Danseden İki KardeşBen Karaçay ve eller pamuk gibi yumuşak Eller hafifçe tutmuş birbirini Ben güneşin altında garip dost…
Oruç, ruhun sesi gelir her yıl Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi Yapılır örtülür uçurumları…
Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazınaÇizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok…
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür; Bir odun parçası aydınlatır ocağı. Anne ateşin önünde perişan, Anne ateşin içinde hür… Rüzgar…
Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyorEvimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuzYağmur yağıyor ve bazı tahtalar vardırSuyun içinde gürül gürül yananDudağımı büküyorum ve topladığım…
40. Konuşacak Mehdi Geldi derleniş günü Derleniş toparlanış vakti Artık her gün her gece Bir kadir günü ve gecesi Kuran…