Bunları da Okuyun
Cumhuriyet Dönemi
sular duruldu! bunu dört kez söyledim kendime yüksek sesle gemiler çarptı kara parçalarına dört kez söyledim; üçü yalandı birini de…
hepimize yeter bu aşk aralık tut kalbini üşürsen temmuz tut, kar tanesinin yumuşacık süzülüşü gibidir sevişmek bu kalabalıkta her aşk…
cebime tıktığım kuşlar çok üşüyor ben de üşüyorum desem kim inanır bunca yıkıntının altında bunca kırık cam batmışken ayaklarımabelki yine…
bu şehir beni anlayamaz, yasaksa yasak ateş söndü! döndü suları çağıran sesin geri döndü masum bir öpüşü, umulmaz düştü, yasaksa…
yüzüme sevgi dolu bakarken canımı acıtıyorsun, sokaklar tekin değil kuytu bir köşe bile bırakmadılar bize rasgele işlenen cinayette tek ipucu…
yüzümde metresine dantelli don almış taşralı tüccar mutluluğu var yüzümde kırık bir şişeyi andıran yanık izi var baba beni tahrik…
bir dünya varsa eğer kitapların yazdığı babamın anlattığı doğruysa yani; öyle bir dünya sen dışındasın hem de merkezisin bir anlamda…
Yazgının kalpsizliği karşısında, hayatları allak bullak olmuş insanların tarihi hazindir. Onlar ne yapmışlarsa düşle gerçek arasında sağlam bir köprü kuramamış,…
Pek çok insan bir yazarın yerinde olmayı düşünür. Onun tıpkı bir sihirbaz maharetiyle sözcüklere görünmez gömlekler giydirmesi; cümlelerini birer merdiven…
Ne etsem berabere bitmedi o yılgın maç Herkes bende kalanı küçük bir sıyrık sanır Sen aklıma düştükçe içim nasıl izdiham…
Eskiden dünyada, görünüşte dağınık ama iç dünyaları derli toplu insanlar vardı. Oysa şimdikilerin dış görünüşleri derli toplu ama iç dünyaları…
Üstümde biçilmiş ekinlerin kokusu beni mahsul sanıyor üstümde uçan kuşlar. Oysa “yaz bitmiş yazıt bırakmaksızın,” düşmüş kantarların dili oturmuş güzü…
Kendimi üflüyorum kendi cansız közümden bir kır dumanı gibi bitkin bir ırmak gibi kendime sokularak kalk diyorum dünya bir yanardağla…
Çoğumuz, babamız henüz hayattayken onun yüzüne bir kere bile dikkatle bakmayız. Baba, “baba” demeye başladığımız günden itibaren sürekli karşımızda duran…
Şair ölünce dostları Çırpılmış ağaç gibi beklediler başında Keşke bir taşlık olsaydı da şu kendinden yetimi Götürüp üzerine uzatsaydık, dediler…
Ey sulara serinlik veren… Karanlık tapınaklarının ateşini insanların ruhuyla besleyen bir çağa geldik. Bir çağa geldik ki belleksiziz. Hafızamızı değil,…
Geçiyor üstünden gözucuyla görkemli yurtlukların,yapma bahçelerin bir alım uçuşunda,bir alay; sanki ovalar titreten kumandanı cemşid’inVarıp indiriyor kanatlarını konar gibi bir…
aHele gelsin otursun bir bir saysın kendini bakalım batan neymiş şu serçenin diline suyu süzerek içmiş kesilmiş yemelerden annesi bile…
Kalbinin durağında eyleşmeden geçiver verimli kuluçkada peydahlanan balçığın tahammülsüz atların sırtına bindirildibırak da can çekişsin bir alabalık gibi ruhun kirli…
I. Evin dantel işleyeni uyanıyor kına ve kuş sesiyle hafifletiyor şilteleri göğe bir ferahlık yayılıyor aralandıkça araladıkça ergen kızlar ağustos…